Ben nasıl meziyetinizle iftihar ediyorum; o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum; kendimindir telâkkî ediyorum. Siz de üstadınızın nazariyle birbirinize bakmalısınız.. âdeta her biriniz, ötekinin faziletlerine nâşir olunuz.
Said Nursî
Sevgili ve Muhterem Üstadım,
“Söz”lerinizin, yani risâlelerinizin herbiri, birer deva-yı azîmdir. “Söz”lerinizden, pek çok feyiz alıyorum. O kadar ki, okudukça tekrar etmeyi istiyorum. Ve tekrarında duyduğum İlâhî bir zevki târif edemiyeceğim. Bugün “Söz”lerinizden değil hepsini, bir tanesini alan insafla okursa hakkı teslime; ve münkir ise, gittiği yolu terke; fâsık ise, tevbeye mecbûr olacağına kat’iyyen ümitvârım...
Husrev
Nur Risâlelerine çok müştak ve onların mütalâasından intibaha gelen bir doktora yazılan mektubdur:
Merhaba, ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimî ve aziz dostum!
Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı ruhî, şâyân-ı tebriktir.
Biliniz ki, mevcûdât içinde en kıymettar, hayattır; ve vazîfeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir; ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettar, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkıyeye inkılâb etmesi için sa’yetmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise, hayat-ı bâkıyeye çekirdek ve mebde’ ve menşe’ cihetindendir. Yoksa, hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı fâniyeye hasr-ı nazar etmek; ânî bir şimşeği, sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir divâneliktir. Hakîkat nazarında herkesten ziyâde hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır. Eğer eczahâne-i kudsiye-i Kur’âniyeden tiryâk-misâl îmanî ilâçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler. İnşâallah, senin şu intibahın senin yarana bir merhem olacağı gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilâç yapar.