Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 275
(215-280)

Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için Âhireti unutmasın, Âhiretini dünyaya fedâ etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyânî şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhâne sahibinin emirlerine göre hareket etsin; selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin (Hâşiye).

* * *

On Altıncı Mektubun Zeyli


Ehl-i dünya, sebebsiz benim gibi âciz, garîb bir adamdan tevehhüm edip, binler adam kuvvetinde tahayyül ederek, beni çok kayıdlar altına almışlar. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de ve Barla’nın bir dağında, bir-iki gece kalmaklığıma müsaade etmemişler. İşittim ki, diyorlar: “Said elli bin nefer kuvvetindedir, onun için serbest bırakmıyoruz.”

Ben de derim ki : Ey bedbaht ehl-i dünya! Bütün kuvvetinizle dünyaya çalıştığınız halde, neden dünyanın işini dahi bilmiyorsunuz? Divâne gibi hükmediyorsunuz. Eğer korkunuz şahsımdan ise, ellibin nefer değil, belki bir nefer, elli def’a benden ziyâde işler görebilir. Yâni, odamın kapısında durup, bana “çıkmayacaksın” diyebilir.

Eğer korkunuz mesleğimden ve Kur’âna âid dellâllığımdan ve kuvve-i ma’nevîye-i îmaniyeden ise, elli bin nefer değil; yanlışsınız! Meslek îtibariyle elli milyon kuvvetindeyim, haberiniz olsun! Çünkü, Kur’ân-ı Hakîmin kuvvetiyle sizin dinsizleriniz dahil olduğu halde, bütün Avrupaya meydan okuyorum. Bütün neşrettiğim envâr-ı îmaniye ile, onların fünun-u müsbete ve tabiat dedikleri muhkem kal’alarını zîr ü zeber etmişim.


Hâşiye: Bu mâdemler içindir ki: Şahsıma karşı olan zulümlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum. “Meraka değmiyor” diyorum ve dünyaya karışmıyorum.

Dinle
-