Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 277
(215-280)

İkincisi: Bu dünya çabuk tebeddül eder bir misafirhâne olduğunu yakînen îman edip bildim. Onun için, hakikî vatan değil, her yer birdir. Mâdem vatanımda bâkî kalmıyacağım, beyhude ona karşı çabalamak, oraya gitmek, bir şey’e yaramıyor. Mâdem her yer misafirhânedir; eğer misafirhâne sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse, her yer kalbe bârdır ve herkes düşmandır.

Üçüncüsü: Müracaat, kanun dâiresinde olur. Halbuki bu altı senedir bana karşı muamele, keyfî ve fevkal-kanundur. Menfîler Kanuniyle bana muamele edilmedi. Hukuk-u medeniyetten ve belki hukuk-u dünyeviyeden ıskat edilmiş bir tarzda bana baktılar. Bu fevkal-kanun muamele edenlere, kanun nâmına müracaat ma’nasız olur.

Dördüncüsü: Bu sene, buranın müdürü, benim nâmıma, Barla’nın bir mahallesi hükmünde olan Bedre Karyesi’nde, tebdil-i hava için birkaç gün kalmağa dâir müracaat etti; müsaade etmediler. Böyle ehemmiyetsiz bir ihtiyacıma cevab-ı red verenlere nasıl müracaat edilir? Müracaat edilse, zillet içinde fâidesiz bir tezellül olur.

Beşincisi: Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dâva etmek ve onlara müracaat etmek, bir haksızlıktır; hakka karşı bir hürmetsizliktir. Ben bu haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizliği irtikâb etmek istemem vesselâm.

Altıncı Sebeb: Bana karşı ehl-i dünyanın verdikleri sıkıntı siyaset için değil; çünkü onlar da bilirler ki, siyasete karışmıyorum, siyasetten kaçıyorum. Belki bilerek veya bilmiyerek zındıka hesabına, benim dîne merbutiyetimden beni tâzib ediyorlar. Öyle ise onlara müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zındıkayı okşamak demektir. Hem ben onlara müracaat ve dehâlet ettikçe, âdil olan kader-i İlâhî, beni onların zâlim eliyle tâzib edecektir. Çünkü onlar diyânete merbutiyetimden beni sıkıyorlar. Kader ise, benim diyanette ve ihlâsta noksaniyetim var, ara sıra ehl-i dünyaya riyakârlıklarımdan dolayı beni sıkıyor. Öyle ise, şimdilik şu sıkıntıdan kurtuluşum yok. Eğer ehl-i dünyaya müracaat etsem, kader der: “Ey riyâkâr! Bu müracaatın cezasını çek!” Eğer müracaat etmezsem, ehl-i dünya der: “Bizi tanımıyorsun, sıkıntıda kal!”

Dinle
-