Bediüzzaman Hazretleri Denizli hapsinde iken, gâyet mühim dokuz mes’eleyi ihtiva eden “Meyve Risâlesi”ni iki Cuma gününde te’lif etmiştir. Bu eser, Risâle-i Nur’un hakîkatlarını hülâsaten cem’eden kıymettar bir risâledir. Hapis müddetinde Nur talebeleri bu Meyve Risâlesi’ni müteaddit def’alar yazmak ve okumak sûretiyle meşgul olmuşlar. Ve ilk önce gâyet gizli olarak kibrit kutuları içine yazılıp koğuşlar arasında neşredilen Meyve Risâlesi, bilâhare gâyet kıymetli ve menfaatli ve hapislere tiryak gibi faydalı olduğu anlaşılmasiyle serbest yazılmış. Denizli Mahkemesine, Temyiz Mahkemesine ve Ankara makamlarına Risâle-i Nur’un hakîki müdafaası olarak gönderilmiştir.
Denizli hapsinde çok mühim te’siri olduğu ve taşıdığı kudsî hakâik-ı îmaniye itibariyle bir cihette Denizli beraatına vesile olduğu için, ehemmiyetine binaen bu Meyve Risâlesinden Altıncı ve Yedinci Mes’elelerinin buraya derci münâsip görülmüştür.
Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. “Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allahtan bahsetmiyorlar” dediler. Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lîsan-ı mahsusiyle mütemadiyen Allahtan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyor. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.
Meselâ: Nasılki mükemmel bir eczahâne ki, her kavanozunda hârika ve hassas mîzanlarla alınmış hayattar macunlar ve tiryaklar var; şüphesiz, gâyet maharetli ve kimyager ve hakîm bir eczacıyı gösterir; öyle de: Küre-i arz eczahânesinde bulunan dört yüz bin çeşit nebatat ve hayvanat kavanozlarındaki zîhayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle bu çarşıdaki eczahâneden ne derece ziyâde mükemmel ve büyük olması nisbetinde, okuduğunuz fenn-i tıb mikyasiyle küre-i arz eczahâne-i kübrasının eczacısı olan Hakîm-i Zülcelâli, hattâ kör gözlere de gösterir, tanıttırır.