Çok Aziz Sıddık Bahtiyar Kardeşlerim;
Kızıl Rusya’dan çıkarak, kızıl ateşler ve kızıl kıvılcımlar saçan ve birer birer dünya şehrinin mahallelerini saran ve oraları yakıp kavuran; ba’zı yerlerde de nifak ve şikak ateşleri saçarak, kardeşine, “Kardeşini öldür!” diye bağıran; ve en nihayette, Âlem-i Hıristiyaniyeti yakıp kavurup harman gibi savurduktan sonra Âlem-i İslâm mahallesini saran; ve evimizin saçaklarına kıvılcımları sıçrayan; ve çok büyük ve çok dehşetli bir belâ olan komünizm gibi azîm bir yangına karşı itfaiye vazîfesini üzerine alan Risâle-i Nur, müslümanların ve beşerin en büyük ve yegane tahassüngahı ve en büyük melceidir.
Ey Fahr-i Âlemin gösterdiği doğru yoldan şaşanlar! Dünyanın, fânî meta’larına gururlanıp taşanlar! Ve ey “Dünyamıza zararı olur” korkusu ile Nûr-u Kur’ândan kaçanlar! Küfr-ü mutlak ateşinin bizleri sardığı bir zamanda ancak ve ancak en müstahkem, en kavi ve yıkılmaz ve sarsılmaz bir tahkimat olan Risâle-i Nur’un nurânî siperlerine iltica etmekle ve O’nun dâire-i kudsiyesine girmekle kurtulacaksınız... Ve îdam-ı ebedî zannettiğiniz ölümü, bir hayat-ı bâkıyeye tebdil edeceksiniz. Ve işte, o nûrun mübârek tercümanının ve mübârek şahs-ı ma’nevîsinin
ve emsâli duâlarının kabuliyle ve şefaatiyle ve Risâle-i Nur’u devamlı okumakla, ben, dehşetli ma’nevî hastalıklardan nasıl kurtulmuşsam, sizler de o mübârek dâire-i kudsiyeye dehalet ettiğinizde dünyevî ve uhrevî dertlerden, ateşlerden kurtulacak ve evlât ve iyâlinizin bir nevi çobanı olmak hasebiyle o sevgililerinizi de kurtaracaksınız.