Kardeşlerim;
Şimdi tam tahakkuk etti ki; resmen bana ihânet ve hakaret etmek, onunla, teveccüh-ü âmmeyi hakkımda kırmak için gizli bir tedbir kurulmuş. Benim bütün dostlarımı —perde altında— soğutmak ve ürkütmeye çalışıyorlar. Halbuki, “Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî” onların bütün propagandalarını zîr ü zeber ediyor. Gerçi, böyle dinsizlik hesabına bana olan hakaret, bir derece beni sıkıyor; eski Said’den kalma ba’zı damarlarıma dokunuyor. Fakat Risâle-i Nur’un hârika fütûhatı ve şâkirdlerinin ehl-i hakîkat nazarında ve ruhânî ve melâikeler yanında hürmet ve merhametle karşılanmaları, benim şahsıma gelen ihânet ve hakaretlerin sivrisinek kanadı kadar ehemmiyeti kalmaz. O bedbaht ehl-i ihânet, dindarlık cihetiyle, ehl-i din ve ehl-i ulûm-u dîniyenin hürmetini kırmak dîne bir ihânet olduğu cihetinde, ruhânî ve melâikelerin ve ehl-i îman ve ehl-i hakîkatın nazarında mel’un olduğu gibi; binden ancak bir iki serserinin veya zındığın âferinini kazanırlar. O bedbahtlar bana hakaret etmekle, güya Risâle-i Nur’un nüfuzunu kırıyor; şahsımı menba’ zannedip beni çürütmekle, Risâle-i Nur sukut edecek gibi ahmakane bir zan ile şahsıma tecavüz oluyor.
Ben de derim: Ey bana dinsizlik hesabına ihânet ve hakaret eden bedbahtlar! Kat’iyyen size haber veriyorum; yakında tevbe etmemek şartıyle, hiç çâre-i halâs yok ki, ecel cellâdiyle sen, idam-ı ebedî ile ölüm darağacı ile asılacaksın! Şerâretli ruhun dahi ebedî bir haps-i münferitte mahkûm olmakla beraber, ehl-i îman ve ruhânîlerin nefret ve lânetini kazanacaksın! Tevbe etmemek şartiyle, benim intikamım, senden, pek muzaaf bir sûrette alınıyor bildiğimden, hiddet değil hatta sana acıyorum!..
Amma Risâle-i Nur’un, senin gibi sinekler kadar ehemmiyeti olmıyanların perde çekmesi, zerre kadar nüfuzunu kıramaz. Yüz binler adam onunla îmanlarını kurtardıkları için, ruh u canla hürmet ve perestiş ederler.