Tarihçe-i Hayat | Altıncı Kısım - Emirdağ Hayatı | 492
(453-540)

Hatta ba’zı genç talebelere, hevesatlarını tahrik için, ba’zı genç kızları musallat ediyorlar. Hatta Risâle-i Nur erkânlarına karşı da, benim şahsımın kusurâtını, çürüklüğünü gösterip; zâhiren dindar ehl-i bid’adan ba’zı şöhretli zâtları gösterip; “Biz de müslümanız, din yalnız Said’in mesleğine mahsus değil” deyip, bize karşı perde altında cephe alan zındıklara ve anarşilik hesabına o safdil ehl-i diyânet ve hocaları âlet edip isti’mal ediyorlar. İnşâallah bunların bu plânları da akîm kalacak. Böyle heriflere dersiniz:

“Biz, Risâle-i Nur’un şâkirdleriyiz. Said de, bizim gibi bir şâkirddir. Risâle-i Nur’un menbaı mâdeni esası da Kur’ândır. Yirmi senedir emsalsiz tedkikat ve tâkibatla beraber, kıymetini ve galebesini en muannid düşmana da isbat etmiştir. Onun tercümanı ve bir hizmetkârı olan Said ne halde olursa olsun, hatta Said de El’iyâzübillâh Risâle-i Nur’un aleyhine dönse, bizim sadakatimiz ve alâkamızı inşâallah sarsmayacak deyip”, o kapıyı kaparsınız. Fakat, mümkün olduğu kadar Risâle-i Nur’la meşgul olmak; elinden gelirse yazmak; ve mübalâğalı propagandalara hiç ehemmiyet vermemek; ve eskisi gibi tam ihtiyat etmek gerektir.

Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve duâ ediyoruz.

SAİD NURSÎ


* * *

Bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan âlem-i İslâm’ın teveccühünü ve hamiyetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret verdirmek için, siyaseti dinsizliğe âlet ederek, perde altında küfr-ü mutlakı yerleştirmek istiyenler, hükümeti iğfal ve adliyeyi iki def’adır şaşırtıp, der: “Risâle-i Nur şâkirdleri, dîni siyasete âlet eder; emniyete zarar vermek ihtimali var.” Halbuki, bu memlekete maddî ve ma’nevî bereketi ve fevkalâde hizmeti ve umum âlem-i İslâm’a taallûk edecek hakâikı câmi olduğu, otuz üç âyât-ı Kur’âniyenin işâretiyle ve İmâm-ı Ali’nin (R.A.) üç kerâmet-i gaybiyesiyle ve Gavs-ı Âzam’ın kat’i ihbariyle tahakkuk etmiş olan Risâle-i Nur’un, siyasetle alâkası yoktur. Fakat, küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşilik ve üstü olan istibdâd-ı mutlakı, esasiyle bozar, reddeder. Emniyeti ve âsâyişi ve hürriyeti ve adâleti te’min eder. Risâle-i Nur’a, daha vatana, idareye zararı dokunmak bahânesiyle tecavüz edilmez. Daha kimseyi o bahâne ile inandıramazlar.

Dinle
-