Hatta, Ehl-i Sünnet’in ve İlm-i Kelâm’ın azim imamlarından meşhur Sa’deddin-i Teftezâni, Yezid ve Velid hakkında tel’in ü tadlile cevaz vermesine mukabil; Seyyid-i Şerif-i Cürcâni gibi Ehl-i Sünnet Velcemâat’in allâmeleri demişler: “Gerçi Yezid ve Velid zâlim ve gaddar ve fâcirdirler; fakat, sekeratta îmansız gittikleri gaybîdir ve kat’i bir derecede bilinmediği için, şahısların nass-ı kat’i ve delil-i kat’i bulunmadığı vakit, îmanla gitmesi ihtimali ve tevbe etmek ihtimaliyle öyle husûsi şahsa lânet edilmez. Belki,
gibi umûmî bir ünvan ile lânet caiz olabilir. Yoksa zararlı, lüzumsuzdur.” Diye, Sa’deddin-i Taftazanîye mukabele etmişler.
Senin müdakkikane ve âlîmane mektubuna karşı uzun cevab yazmadığımın sebebi, hem ehemmiyetli hastalığım ve ehemmiyetli meşgalelerim içinde acele bu kadar yazabildim.
Kardeşiniz
SAİD NURSÎ
................................................
Hiçbir tarihte ve zemin yüzünde emsali vuku’ bulmıyan bir zulme ve on vecihle kanunsuz bir gadre ve tazyika hedef olmuşum. Şöyle ki:
Hem, şiddetli sû-i kasd eseri olarak zehirlenmeden hasta; hem gâyet zaîf, yetmiş bir yaşında ihtiyar; hem, kimsesiz, acınacak bir gurbette; hem, palto ve fanilâ ve pabucunu satmakla maişetini te’min eden fakîr-ul hal hem yirmi beş sene münzevî olmasından, binden ancak tam sâdık bir adam ile görüşebilen bir merdümgiriz, mütevahhiş; hem, yirmi sene hayatını ve eserlerini üç mahkeme ve Ankara ehl-i vukufu inceden inceye tedkikten sonra bil’ittifak beraatine ve eserleri vatana, millete zararsız olarak menfaatli olmasına karar verilmiş bir ma’sûm;