Kadîr-i Rahîm’in dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervası kalmaz. “Kanun namına, devlet namına” der, her işi yapar, her şey’e karşı dayanır.
Başta demiştik: Bütün mevcudat, lisan-ı hâl ile “Bismillâh” der. Öyle mi?
Evet, nasılki görsen: Bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevketti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam kendi nâmiyle, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki, o bir askerdir. Devlet nâmına hareket eder. Bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de; her şey, Cenâb-ı Hakk’ın nâmına hareket eder ki: Zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler; başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç, “Bismillâh” der. Hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Her bir bostan, “Bismillâh” der. Matbaha-i Kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar “Bismillâh”der. Rahmet Feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere, Rezzak namına en lâtif, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdâyı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, “Bismillâh” der. Sert olan taş ve toprağı deler geçer. Allah nâmına, Rahman nâmına der, her şey ona musahhar olur. Evet, havada dalların intişârı ve meyve vermesi gibi; o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i sühuletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi.. hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor.