Îman ve Küfür | Meyve Risalesi'nden | 216
(215-235)
Veyahut bu zindan-ı dünyadan, bâki ve nûrani bir ziyafetgâh ve bağistana açılan bir kapıdır. Bu hakikatı, “Gençlik Rehberi” bir temsil ile isbat etmiş. Meselâ:
Bu hapsin bahçesinde asmak için darağaçları konulmuş ve onların dayandıkları duvarın arkasında gayet büyük ve umum dünya iştirak etmiş bir piyango dâiresi kurulmuş. Biz bu hapisteki beş yüz kişi, her halde hiç müstesnası yok ve kurtul-mak mümkün değil, bizi birer birer o meydana çağıracaklar: Ya “Gel idam ilânını al, darağacına çık.” Veya “Daimî haps-i münferid puslasını tut, bu açık kapıya gir.” Veyahut “Sana müjde!.. Milyonlar altun bileti sana çıkmış, gel al.” diye her tarafta ilânatlar yapılıyor. Biz de gözümüzle görüyoruz ki, birbiri arkasında o darağaçlarına çıkıyorlar. Bir kısmın asıldık-larını müşahede ediyoruz. Bir kısmı da, darağaçlarını basamak yapıp o duvarın arkasındaki piyango dâiresine girdiklerini; orada büyük ve ciddî memurların kat'î haberleri ile görür gibi bildiğimiz bir sırada, bu hapishanemize iki heyet girdi. Bir kafile ellerinde çalgılar, şaraplar, zâhirde gayet tatlı helvalar, baklavalar var. Bizlere yedirmeğe çalıştılar. Fakat o tatlılar zehirlidir. İnsî şeytanlar içine zehir atmışlar.
İkinci cemaat ve hey’et, ellerinde terbiyenâmeler ve helâl yemekler ve mübârek şerbetler var. Bize hediye veriyorlar ve bilittifak beraber, pek ciddî ve kat'î diyor-lar ki: “Eğer o evvelki hey’etin sizi tecrübe için veri-len hediyelerini alsanız, yeseniz; bu gözümüz önüneki şu darağaçlarda başka gördükleriniz gibi asılacaksınız. Eğer bizim bu memleket Hâkiminin fermanıyla getirdiğimiz hediyeleri evvelkinin yerine kabul edip ve terbiye-nâmelerdeki duaları ve evradları okusanız, o asılmaktan
Ses Yok