Siracınnûr | Yirmibeşinci Lema | 23
(21-44)

Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve afiyet gaflet verir... dünyayı hoş gösterir. Âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor... Sermaye-i ömrünü bad-ı heva boş yere sarfettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücûduna ve cesedine der ki: “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.”

İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsîh ve îkaz edeci bir mürşiddir. Ondan şekva değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek; eğer fazla ağır gelse, sabır istemek gerektir...

DÖRDÜNCÜ DEVA: Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. Çünkü senin vücûdun ve âzâ ve cihâzâtın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın... başka tezgâhlardan satın almamışsın. Demek başkasının mülküdür. Onların mâliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Yirmi Altıncı Sözde denildiği gibi, meselâ; gâyet zengin, gâyet mahir bir san’atkâr; güzel san’atını, kıymetdar servetini göstermek için, miskin bir adama modellik vazifesini gördürmek maksadiyle, bir ücrete mukabil, bir saatcik zamanda, murassa ve gâyet san’atlı diktiği bir gömleği, bir hulleyi o fakire giydirir. Onun üstünde işler ve vaziyetler verir. Hârika enva-i san’atını göstermek için; keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba; şu ücretli miskin adam, o zâta dese; bana zahmet veriyorsun...eğilip kalkmakla verdiğin vaziyetten bana sıkıntı veriyorsun...beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun demeye hak kazanabilir mi? Merhametsizlik, insafsızlık ettin diyebilir mi?

İşte aynen bu misâl gibi Sâni-i Zülcelâl, sana ey hasta ! Göz, kulak, akıl kalb gibi nurânî duygularla murassa olarak giydirdiği cisim gömleğini, Esmâ-i Hüsnâsının nakışlarını göstermek için, çok hâlat içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerde seni değiştirir. Sen açlıkla onun Rezzak ismini tanıdığın gibi, Şâfi ismini de hastalığınla bil. Elemler, musîbetler bir kısım esmâsının ahkâmını gösterdikleri için, onlarda, hikmetten lem’alar ve rahmetten şualar ve o şuâat içinde çok güzellikler bulunuyor. Eğer perde açılsa, tevahhuş ve nefret ettiğin hastalık perdesi arkasında, sevimli güzel ma’naları bulursun...

BEŞİNCİ DEVA: Ey maraza mübtelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatım gelmiştir ki, hastalık, ba’zılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i rahmanîdir.

Ses Yok