Siracınnûr | Onüçüncü Lema | 126
(108-130)

olan kaide-i esasiye ile; kuvvet haktadır. Eğer o ehl-i hakka mukabil galibane gelen ehl-i dalâletin hakîki bir kuvveti ve bir nokta-i istinâdı olmasaydı bu derece galibiyet ve muvaffakıyet olmamak lâzım gelecekti?”

Elcevab: Ehl-i Hakkın mağlûbiyeti; kuvvetsizlikten, hakîkatsızlıktan gelmediği, sâbık işâretlerle kat’i isbat edildiği gibi; ehl-i dalâletin galebesi kuvvetlerinden ve iktidarlarından ve nokta-i istinâd bulmalarından gelmediği, yine o işâretlerle kat’i isbat edildiğinden; bu sualin cevabı, sâbık işâretlerin hey’et-i mecmûasıdır. Yalnız burada desîselerinden ve isti’mal ettikleri bir kısım silâhlarına işâret edeceğiz. Şöyle ki:

Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki: Yüzde on ehl-i fesad, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlub ediyordu. Hayretle merak ettim, tedkik ederek kat’iyyen anladım ki: O galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesaddan ve alçaklıktan ve tahribden ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zaîf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mâhiyetinde muzır mâdenler hükmünde bulunan fenâ isti’dâdları işlettirmekten ve şan ve şeref nâmiyle riyakârane nefsin fir’avniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. Ve o misillü şeytanî desîseler vâsıtasiyle muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler. Fakat sırriyle, düstûriyle: Onların o muvakkat gelebeleri, menfaat cihetinden onlar için ehemmiyetsiz olmakla beraber, Cehennemi kendilerine ve Cenneti ehl-i hakka kazandırmalarına sebebdir. İşte dalâlette, iktidarsızlar muktedir görünmeleri ve ehemmiyetsizler şöhret kazanmaları içindir ki, hodfuruş, şöhret-perest, riyakâr insanlar ve az bir şeyle iktidarlarını göstermek ve ihâfe ve ızrar cihetinden bir mevki kazanmak için ehl-i hakka muhalefet vaziyetine girerler.

Tâ görünsün ve nazar-ı dikkat ona celbolunsun. Ve iktidar ve kudretle değil, belki terk ve atâletle sebebiyet verdiği tahribat ona isnad edilip, ondan bahsedilsin. Nasılki böyle şöhret divânelerinden birisi, namazgâhı telvis etmiş, tâ herkes ondan bahsetsin... Hatta ondan lânetle de bahsedilmiş de, şöhret-perestlik damarı kendisine bu lanetli şöhreti hoş göstermiş diye darb-ı mesel olmuş.

Ses Yok