Evet “ALLAHU EKBER”in ziyâde kesretle şeâir-i İslâmiyede tekrarı, bu desîseyi mahvetmek içindir.
Çünkü; insanın âciz kuvveti ve zaîf kudreti ve dar fikri, böyle hadsiz büyük hakîkatları “ALLAHU EKBER” nuriyle görüp tasdik ediyor ve “ALLAHU EKBER” kuvvetiyle o hakîkatları taşıyor ve “Allahu Ekber” dâiresinde yerleştiriyor ve vesveseye düşen kalbine diyor ki: Bu kâinatın gâyet muntazamca tedbir ve tedvîri bilmüşahede görünüyor. Bunda iki yol var:
Birinci yol: Mümkindir; fakat gâyet azîmdir ve harikadır. Zaten böyle hârika bir eser, bir harika san’at ile, çok acib bir yol ile olur. O yol ise: Mevcûdât, belki zerrat adedince vücûdunun şâhidleri bulunan bir Zât-ı Ehad ve Samed’in Rubûbiyetiyle ve irade ve kudretiyle olmasıdır.
İkinci yol: Hiçbir cihet-i imkânı olmayan ve imtina derecesinde müşkilâtlı ve hiçbir cihette ma’kûl olmayan şirk ve küfür yoludur. Çünkü: Yirminci Mektub ve Yirmi İkinci Söz gibi çok Risâlelerde gâyet kat’i isbat edildiği üzere: O vakit kâinatın herbir mevcûdunda ve hatta herbir zerresinde bir Ulûhiyet-i Mutlaka ve bir ilm-i muhit ve hadsiz bir kudret bulunmak lâzım geliyor. Tâ ki, mevcûdâtta bilmüşahede görünen nihayet derecede nizam ve intizam ve gâyet hassas mîzan ve imtiyaz ile mükemmel ve müzeyyen olan nukûş-u san’at vücûd bulabilsin.
Elhasıl: Eğer tam lâyık ve tam yerinde olan azametli ve kibriyalı Rubûbiyet olmazsa, o vakit her cihetçe gayr-ı ma’kûl ve mümteni bir yol takib etmek lâzım gelecek. Lâyık ve lâzım olan azametten kaçmakla, muhal ve imtinâa girmeyi, şeytan dahi teklif edemez.
İkinci Nokta: Şeytanın mühim bir desîsesi: İnsana kusurunu i’tirâf ettirmemektir. Tâ ki, istiğfar ve istiâze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enâniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin. Evet, şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz te’vil ile te’vil ettirir.
sırriyle: Nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için i’tirâf etmez, istiğfar etmez, istiâze etmez; şeytana maskara olur.
Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm gibi bir Peygamber-i Âlişan,