Siracınnûr | Hasan Feyzinin Manzumesi | 283
(268-284)

Fahr-i Âlemin nurdan bir incisi bu,

Ehl-i İslâmın büyük bir müncisi bu,

Şanında söylemiş Kur’ân-ı Mecid,

Deriz hep,

diye cümleten cevap verip, oradan başlarımız ve parmaklarımız üstünde, yalın ayak ve baş açık, arz-ı Hicazı velveleye ve dehşete salan tekbir ve tehlil sadaları ve meleklerin de çıkardığı yas ve matem sesleriyle, Medine-i Resulullâh’a ve Ravza-i Mutahhara’ya varalım.


İşte emanetin, işte Risâle’t-ün Nur’un kahramanı, işte Kur’ân’da (Saîd) ve Hadiste (Seyyid) diye söylenen mübârek Üstadımız diyerek, seni Fahr-i Âleme sunalım. O nurani yeşil perdeler arkasında uzanan Muhammedimizin (S.A.V.) mahbubumuzun nur elleri, tabutunu kendine ve kabr-i saadetine çekerken, hepimiz bayılıp bir daha ayılmamak üzere, ALLAH na’rasıyla Ravza-i Pâk’e serilip ve


olup biz de canlarımızı cananımıza verelim ve


sırrına erelim.

Ses Yok