Hem dâire-i Kehkeşan’dan ve manzume-i şemsiyeden ve anâsır-ı arziyeden, tâ göz hadekasının perdelerine ve gül goncasının yapraklarına ve mısır sünbülünün gömleklerine ve kavunun çekirdeklerine kadar mütedâhil dâireler gibi cüz’î ve küllî hükmünde aynı intizam ve hüsn-ü san’at ve aynı fiil ve kemâl-i hikmetle tasarruf etmek, elbette bedahet derecesinde isbat eder ki: Bu işleri yapan hem vâhiddir, birdir.. her şeyde sikkesi var. Hem de hiçbir mekânda olmadığı gibi her mekânda hazırdır. Hem Güneş gibi; herşey O’ndan uzak, o ise herşeye yakındır. Hem dâire-i Kehkeşan ve manzume-i şemsiye gibi en büyük şeyler O’na ağır gelmediği gibi, kandaki küreyvat, kalbdeki hâtırat ondan gizlenmez; tasarrufundan hâriç kalmaz. Hem herşey ne kadar büyük ve çok olursa olsun, en küçük, en az birşey gibi ona kolaydır ki; sineği kartal sisteminde ve çekirdeği ağacın mâhiyetinde ve bir ağacı bir bahçe sûretinde ve bir bahçeyi bir bahar san’atında ve bir baharı bir haşir vaziyetinde suhûletle îcad eder. Ve san’atça çok kıymetdar şeyleri, bize çok ucuz verir, ihsân eder. İstediği fiyat ise, bir “Bismillâh” ve bir “Elhamdülillâh”tır. Yâni, o çok kıymetdar ni’metlerin makbul fiyatları, başta “Bismillâhirrahmanirrahîm” ve âhirinde “Elhamdülillâh”demektir.
Bu “Dördüncü Hakîkat” dahi Risâle-i Nur’da îzah ve isbat edildiğinden, bu kısacık işâretle iktifa ediyoruz.
Bizim seyyahın ikinci menzilde gördüğü
BEŞİNCİ HAKÎKAT: Kâinatın mecmuunda ve erkânında ve eczasında ve her mevcûdunda bir intizam-ı ekmelin bulunması ve o memleket-i vâsianın tedvîr ve idâresine medâr olan ve heyet-i umûmîyesine taallûk eden maddeler ve vazifedarlar birer vâhid olması ve o haşmetli şehir ve meşherde tasarruf eden isimler ve fiiller, birbiri içinde ve birer ve bir mâhiyet ve vâhid ve her yerde aynı isim ve aynı fiil olmakla beraber, herşeyi veya ekser eşyayı ihâtaları ve şümulleri.. ve o zînetli sarayın tedbirine ve şenlenmesine ve binâsına medâr olan unsurlar ve nev’iler, birbiri içinde ve birer ve bir mâhiyet-i vâhide ve her yerde aynı unsur ve aynı nev’i bulunmakla beraber, zeminin yüzünü ve ekserisini intişar ile ihâta etmeleri..