Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bu kaza-i İlâhînin adalet-i kaderiye noktasında, yeni talebelerden bir kısım zâtların sırr-ı ihlâsa muvafık olmayan dünya cihetini de Risâle-i Nur ile arzu etmesinden, ba’zı menfaat-perest rakibleri karşısında bulup, yirmibeş sene evvel aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir-iki def’a elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen “Beşinci Şuâ” benden uzak bir yerde ele geçmesiyle, o hoca bozması gibi kıskançlar, onunla adliyeyi evhamlandırdılar. Aynı vakit, benim arzu ettiğim yeni harfler ile “Miftah-ül Îman Mecmûası” yerine “Âyet-ül Kübrâ” muvafakatım olmadan tab’olması ve nüshaları gelmesi hükümete aksetmiş, iki mes’ele birbiriyle karıştırılmış. Güya “Kanun-u Medeniye”ye karşı o “Beşinci Şuâ” tab’edilmiş diye ehl-i garaz, bir habbeyi yüz kubbe yaparak gadren bizleri şu çilehâneye soktu. Fakat kader-i İlâhî ise, menfaatimiz için buraya sevketti ve eski zamanlarda ihtiyarî çilehânelerin sevab noktasında, çok fevkinde sevabdar etmek sırriyle, bizi, ihlâs dersini tam almak ve hakîkaten kıymetsiz olan dünya umuruna karşı alâkalarımızı tâdil etmek için yine Medrese-i Yusufiye’ye çağırdı.
Ehl-i dünya evhamına karşı deriz:
“Yedinci Şuâ” baştan aşağıya kadar îmandır, aldanmışsınız; ve gâyet mahrem tutulan ve şiddetli taharrilerde bizde bulunmayan ve aslı yirmi sene evvel yazılan “Beşinci Şuâ” bütün bütün ayrıdır. Biz bunun değil tab’ına, belki bu zamanda hiç kimseye göstermesine razı olmamakla beraber, orada doğru çıkmış bir ihbar-ı gaybîdir, mübareze etmiyor.
Bayramınızı tekrar tebrikle beraber, sûreten görüşemediğimize teessüf etmeyiniz. Bizler hakîkaten dâima beraberiz, ebed yolunda da inşâallah bu beraberlik devam edecek. Îmanî hizmetinizde kazandığınız ebedî sevablar ve ruhî ve kalbî faziletler ve sevinçler, şimdiki geçici ve muvakkat gamları ve sıkıntıları hiçe indirir kanaatındayım. Şimdiye kadar, Risâle-i Nur şâkirdleri gibi çok kudsî hizmette çok az zahmet çekenler olmamış.