Aziz, sıddık kardeşlerim!
Mâdem âhiret için, hayır için, ibâdet ve sevab için, îman ve âhiret için Risâle-i Nur ile bağlanmışsınız; elbette bu ağır şerait altında herbir saati yirmi saat ibâdet hükmünde ve o yirmi saat ise Kur’ân ve îman hizmetindeki mücahede-i ma’nevîye haysiyetiyle yüz saat kadar kıymetdar ve yüz saat ise böyle herbiri yüz adam kadar ehemmiyetli olan hakîki mücahid kardeşler ile görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakîki bir tesânüdle kudsî hizmete sebatkârane devam etmek ve güzel seciyelerinden istifade etmek ve Medreset-üz-zehra’nın şâkirdliğine liyakat kazanmak için açılan bu imtihan meclisi olan şu Medrese-i Yusufiyede tâyinini ve kaderce takdir edilen kısmetini almak ve mukadder rızkını yemek ve o yemekte sevab kazanmak için buraya gelmenize şükretmek lâzımdır. Bütün sıkıntılara karşı mezkûr faideleri düşünüp, sabır ve tahammülle mukabele etmek gerektir.
Said Nursî
Kardeşlerim!
Ben kalben arzu ederim ki; çelik ve demir gibi sebatkâr Isparta ve civarındakiler gibi metin kahramanlar (Husrevler, Hâfız Ali’ler gibi) Kastamonu tarafından dahi burada görünsün. Hadsiz şükür ediyorum ki; Kastamonu Vilâyeti, benim arzumu tam yerine getirdi, müteaddid kahramanları imdâdımıza gönderdi. Hayalimde her vakit bulunan, fakat isimlerini yazamadığım için yanınızda fedakâr kardeşlerime birer birer selâm ve selâmetlerine duâ ederim.
Aziz, sıddık, sebatkâr ve vefadar kardeşlerim!
Sizi müteessir etmek veya maddî bir tedbir yapmak için değil, belki şirket-i ma’nevîye-i duâiyenizden daha ziyâde istifadem için ve sizin de daha ziyâde itidâl-i dem ve ihtiyat ve sabır ve tahammül ve şiddetle tesânüdünüzü muhafaza için bir halimi beyân ediyorum ki: