Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 380
(323-383)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bize ihbar edene ve yazana zarar gelmemek için, şimdilik ehl-i vukufun ittifakıyla kararlarını size göndermeyeceğim. Bu son ehl-i vukuf, bütün kuvvetiyle bizi kurtarmak ve ehl-i dalâlet ve bid’iyyatın şerrinden muhafaza etmek için çalışmışlar, bize isnad edilen bütün suçlardan tebrie ediyorlar. Ve Risâle-i Nur’dan tam ders aldıklarını ihsas edip, Risâle-i Nur’un ilmî ve îmanî kısmının ekseriyet-i mutlaka ile vâkıfane yazıldığını ve Said ise hem samimî, hem ciddî kanâatlerini beyân ederek ondaki kuvvet ve iktidar; isnad edildiği gibi tarîkat îcadı veya cemiyet kurmak veya hükümet ile mübâreze etmek değildir, belki yalnız Kur’ânın hakîkatlarını muhtaçlara bildirmek kuvvet ve iktidarıdır diye müttefikan karar vermişler. Ve gayr-ı ilmî ta’bir ettikleri mahremlere karşı demişler ki: “Ba’zan cezbeye ve şuurun heyecanına ve ihtilâl-i ruhiyeye kapılmasından, bu eserler ile mes’ul olmamak lâzım geliyor.” ma’nasını ifham ediyorlar. Ve “Eski Said”, “Yeni Said” ta’birinde, iki şahsiyet ve ikincisinde, fevkalâde bir kuvvet-i îmaniye ve ilm-i hakâik-i Kur’âniye ma’nasını, feylesofların hatırı için “Bir nevi cezbe ve ihtilâl-i dimâğiye ihtimali var.” diye hem bizi şiddetli ta’biratın mes’uliyetinden kurtarmak, hem muarızlarımızı okşamak için “Sem u basar cihetinde hallüsinasyon hastalığı ihtimali nazar-ı dikkate alınabilir.” demişler. Onların bu ihtimalini esasiyle çürüten, ellerine geçen ve bütün akılları geri bırakan Nur Risâleleri ve bütün avukatlara hayret veren Müdâfaa ve “Meyve Risâleleri” kâfi ve vâfi bir cevabdır.

Ben çok şükrediyorum ki, bir hadîs-i şerifin mazhariyeti bu ihtimal ile bana verilmiş. Hem o ehl-i vukuf, bütün kardeşlerimizi ve beni tam tebrie edip derler: “Said’in âlimâne ve vâkıfâne eserlerine îman ve âhiretleri için bağlanmışlar; hiçbir cihette hükümete karşı bir sû’-i kasdlarına dâir bir sarâhat ve bir emâre, ne muhâberelerinde ve ne de kitab ve risâlelerinde bulmadık.” diye o heyetin ittifakiyle karar verip biri feylesof Necati, biri Yusuf Ziya (âlim), biri de feylesof Yusuf namlarında imza etmişler. Lâtif bir tevâfuktur ki; biz bu hapse kendimiz hakkında bir medrese-i Yusûfiye ve “Meyve Risâlesi” onun meyvesidir dediğimiz gibi, bu iki Yusuf dahi perde altında “Biz dahi o Medrese-i Yusufiye’deki derse hissedarız” lîsan-ı halleriyle ifade etmeleridir.

Ses Yok