Şualar | OnDördüncü Şuâ | 408
(384-508)

Emirdağı’ndaki ma’lûm münafıktan daha muzır ve gizli zındıkların elinde âlet bir adam ve bid’atkâr bir yarım hoca ile beraber, bütün kuvvetleriyle bize vurmaya çalıştıkları darbe, yirmiden bire inmiş. İnşâallah o bir dahi, bizi mecruh ve yaralı etmeyecek ve düşündükleri ve kasdettikleri bizi birbirinden ve Nurlardan kaçırmak plânları dahi akîm kalacak. Bu mübârek ayların hürmetine ve pekçok sevab kazandırmalarına itimaden sabır ve tahammül içinde şükür ve tevekkül etmek ve



düstûruna teslim olmak elzemdir, vazifemizdir.


Said Nursî


* * *

ANKARA’NIN ALTI MAKAMATINA VE AFYON AĞIR CEZA MAHKEMESİNE VERİLEN MÜDÂFAANIN İTİRAZNAME TETİMMESİ VE LÂHİKASIDIR

Afyon Mahkemesine beyân ediyorum ki: Artık yeter, sabır ve tahammülüm kalmadı. Yirmiiki sene sebebsiz bir nefy içinde dâimî tarassutlarla, hem tecrid-i mutlak ve haps-i münferid tarzında beni sıkmakla beraber, altı mahkeme iki-üç mes’eleden başka Risâle-i Nur’un yüz kitabında medâr-ı mes’uliyet bulmadığı halde evham yüzünden ve imkânatı vukuat yerinde isti’mal etmek cihetiyle kanunsuz bizi üç def’a hapse sokup yüz bin lira Nur şâkirdlerine zarar vermek, dünyada emsali hiç vuku bulmamış bir gadirdir ki; istikbâl ve nesl-i âti, bunun pek şiddetli olarak zalim müsebbiblerini lanetle yâd edecekleri gibi, mahkeme-i kübrâda Cehennem’in esfel-i safilînine atmakla o zalimleri mahkûm edeceklerine kat’i kanaatımızla şimdiye kadar bir derece teselli bulup sükût ederek tahammül ediyorduk. Yoksa hakkımızı tam müdâfaa edebilirdik.

İşte on beş sene zarfında, altı mahkeme, yirmi sene Nur risâlelerini ve mektublarımızı tedkik edip, beşi bize her cihetle beraat vermek ma’nasıyla ilişmediler. Yalnız Eskişehir Mahkemesi tek bir mes’ele olan tesettür-ü nisa hakkındaki bir küçük risâlenin beş-on kelimesini bahâne ederek lastikli bir kanun ile hafif bir ceza verdiği zaman Mahkeme-i Temyiz’den sonra layiha-yı tashihimde kanunsuzluğun yalnız tek bir nümûnesi olarak resmen Ankara’ya yazdım ki:

Ses Yok