Mahkemede siz de anladınız ki, hatta kanunlariyle de hiçbir cihetle bizi mahkûm edemediklerinden, ehemmiyetsiz, sinek kanadı kadar kanunla teması olmayan cüz’î mektubların cüz’î husûsiyatı gibi cüz’î şeyleri medâr-ı bahsedip büyük ve küllî mesail-i Nuriyeye ilişmeğe çâre bulamadılar. Hem gâyet küllî ve geniş Nur talebeleri ve Risâle-i Nur’un bedeline yalnız şahsımı çürütmek ve ehemmiyetten iskat etmek bizim için büyük bir maslahattır ki, Risâle-i Nur ve talebelerine kader-i İlâhî iliştirmiyor. Yalnız benim şahsımla meşgul eder. Ben de size, bütün dostlarıma beyân ediyorum ki: Bütün ruh u cânımla hatta nefs-i emmâremle beraber Risâle-i Nur’un ve sizlerin selâmetine, şahsıma gelen bütün zahmetleri ma’nevî sevinç ve memnuniyetle kabul ediyorum. Cennet ucuz olmadığı gibi Cehennem de lüzumsuz değil. Dünya ve zahmetleri fâni ve çabuk geçici olduğu gibi, bize gizli düşmanlarımızdan gelen zulüm de mahkeme-i kübrâda ve kısmen de dünyada yüz derece ziyâde intikamımız alınacağından, hiddet yerinde onlara teessüf ediyoruz. Mâdem hakîkat budur. Telâşsız ve ihtiyat içinde kemâl-i sabır ve şükürle, hakkımızda cereyan eden kaza ve kader-i İlâhî ve bizi himâye eden inâyet-i İlâhîye’ye karşı teslim ve tevekkülle ve buradaki kardeşlerimizle de hâlîsane ve tesellikârâne ve samimâne ve mütesânidâne hakîki bir ülfet ve muhabbet ve sohbetle ramazan-ı şerifte hayrı birden bine çıkan evradlarımızla meşgul olup ilmî derslerimizle bu cüz’î, geçici sıkıntılara ehemmiyet vermemeğe çalışmak büyük bir bahtiyarlıktır. Ve Nur’un pek ehemmiyetli bu imtihanındaki te’sirli dersleri ve muârızlara kendini okutturması, ehemmiyetli bir fütuhat-ı Nuriye’dir.
Hâşiye: Ba’zı kardeşlerimizin lüzumsuz talebeliğini inkâr, husûsan (......) eskide ehemmiyetli kendi hizmet-i Nuriye’lerini lüzumsuz setretmeleri gerçi çirkin, fakat onların sâbık hizmetleri için afvedip gücenmemeliyiz.
Said Nursî