Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Rivayat-ı sahiha ile “Leyle-i Kadr’i; nısf-ı âhirde, husûsan aşr-ı âhirde arayınız.” ferman etmesiyle, bu gelecek geceler, seksen küsur sene bir ibâdet ömrünü kazandıran Leyle-i Kadr’in gelecek gecelerde ihtimâli pek kavî olmasından istifâdeye çalışmak, böyle sevablı yerlerde bir saadettir.
Sâniyen:
“Kadere îman eden gam ve hüzünden emin olur” sırriyle,
“Herşeyin güzel cihetine bakınız” kaidesinin sırriyle,
gâyet kısacık bir meali: “Sözleri dinleyip en güzeline tâbi olup fenasına bakmayanlar, hidayet-i İlâhîyeye mazhar akıl sâhibi onlardır” mealinde. Bizler için şimdi herşeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki ma’nasız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin. Sekizinci Söz’de bir bahçeye iki adam, biri çıkar biri giriyor. Bahtiyarı bahçedeki çiçeklere, güzel şeylere bakar, safa ile istirahat eder. Diğer bedbaht, temizlemek elinden gelmediği halde çirkin, pis şeylere hasr-ı nazar eder, midesini bulandırır, istirahata bedel sıkıntı çeker, çıkar gider. Şimdi hayat-ı içtimâîye-i beşeriyenin safhaları, husûsan Yusufiye Medresesi bir bahçe hükmündedir. Hem çirkin, hem güzel, hem kederli, hem ferahlı şeyler beraber bulunur. Âkıl odur ki; ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup, çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermez, şekva ve merak yerinde şükreder, sevinir.
Said Nursî