Şualar | OnDördüncü Şuâ | 472
(384-508)

Bu vatanda öz bir vatandaş olmakla, huzurunuzda hakîkatten ayrılmayarak derim ki: Bu eserlerle ahlâkımızı dinen terbiye edip yükselten ve kendisine “Müceddid” dediğimiz halde bizi reddedip kıran ve büyük bir hürmetle üstad kabûl ettiğimiz Said Nursî’nin senelerden beri talebesiyim. Kendisinde ve eserlerinde ve talebelerinde, hükümetin emniyetini ihlâle teşebbüs edecek hiç bir fiil olmadığına yakînen ve kat’iyyen şâhidim. Husûsan ittiham sebebinin birisi de: Isparta mahkemesi yakînen hakîkata muttali olmasiyle, o cihetten bize ceza vermedikleri kitab bedelleridir ki; bizim kitab bedelleriyle idâre-i maîşetimizi te’mine hiç bir cihetle ihtiyacımız olmamakla beraber, bu satılan mecmûaların bedellerinin teksir makinesine ve kâğıdının ve mürekkebinin karşılığına verilmiş olduğunu yüksek mahkemenize arzeder ve sırf Allah rızası için, hüsn-ü niyetle yaptığımız bu hizmetin bir suç olmasına imkân olmamakla, yüksek mahkemenizden ve âlî vicdanlarınızdan Risâle-i Nur eserlerinin iadesini taleb ederim.

Mevkuf
Tahirî


* * *

[Zübeyr’in müdâfaasıdır]

Afyon Ağır Ceza Hâkimliğine

Gizli cemiyet kurmak ve devletin emniyetini bozmak suçuyla müttehem bulunmaktayım. Aşağıda arzedeceğim vecihle böyle bir suçu işlemediğime kat’i kanaatınız geleceği için bu ittihamı daha şimdiden reddediyorum. Evet Risâle-i Nur talebesi olduğumu memnuniyetle ve ilân edercesine söyleyebilirim. İnkâr etmek, Risâle-i Nur’un bana verdiği fazilet dersleriyle zıd olduğu için, bu cürmü işlemem. Risâle-i Nur’un okuyucusu olan bir kimse, okuduğunu gizleyemez. Bilâkis iftiharla bilâperva söylemekten çekinmez. Zîra çekingenliği îcab ettirecek hiç bir cümlesi veya kelimesi yoktur.

Risâle-i Nur’un kıymetini kırk-elli sahifelik bir formada belirtmeğe çalışmıştım. Medhettim diyemem;

Ses Yok