Şualar | Birinci Şuâ | 636
(622-665)

Evet ba’zı vakit olur ki, bir nefer gördüğü hizmet için bir müşirin fevkine çıkar, binler derece kıymet alır.

İHTAR: Geçmiş ve gelecek âyetlerin işâretleri yalnız tevâfukla değil belki herbir âyetin ma’na-yı küllîsindeki cüz’iyat-ı kesîresinden bir cüz’î ferdi Risâle-i Nur olduğuna îmâen, münâsebet-i ma’nevîyeye göre cifrî ve ebcedî bir tevâfukla o münâsebeti te’yiden ve ona binâen husûsi ona bakar demektir.

ALTINCI ÂYET:

Sure-i Hadîd’de

Yâni: “Karanlıklar içinde size bir nur ihsan edeceğim ki o nur ile doğru yolu bulup onda gidesiniz.” Lillâh-il-hamd Risâle-i Nur bu kudsî ve küllî ma’nasının parlak bir ferdi olduğu gibi ’deki tenvin ن sayılmak cihetiyle bin üç yüz on sekiz (1318) adediyle Resâil-in Nur müellifi tedristen, te’lif vazifesine ve mücahidâne seyahata başladığı zamanın beş sene evvelki zamanına ve çok âyetlerin işâret ettikleri bin üç yüz on altı (1316) tarihindeki mühim bir inkılâb-ı fikrîden iki sene sonraki zamana tevâfuk eder ki; o zaman istihzarat-ı Nuriyeye başladığı aynı tarihtir. İşte şu nurlu âyet, hem ma’naca hem cifirce tevâfuku ise, umum vücuhu ayn-ı şuur olan Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’da elbette ittifakî ve tesadüfî olamaz.

YEDİNCİ ÂYET:


şu âyet-i meşhurenin küllî ma’nasının bu zamanda zâhir bir mâsadakı Risâlet-ün Nur olduğu gibi, Lafzullahtaki şeddeli “lâm” bir “lâm” ve ’deki melfuz “ya” sayılmak şartiyle dokuz yüz doksan sekiz (998) adediyle Risâlet-ün Nur’un dokuz yüz doksan sekiz adedine tam tamına tevâfukla, münâsebet-i ma’nevîyeye binâen remzen ona bakar.

Dinle
-