Lemalar | Üçüncü Lema | 15
(14-18)

İşte bu kusurdan teberri edip o fâni mahbubattan kat-ı alâka etmek, o mahbublar onu terketmeden evvel o onları terketmek cihetiyle Mahbûb-u Bâkiye hasr-ı muhabbeti ifade eden

olan birinci cümlesi: “Bâki-i Hakîki yalnız sensin. Masiva fânidir. Fâni olan elbette bâki bir muhabbete ve ezeli ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medâr olamaz.” ma’nasını ifade ediyor. “Mâdem o hadsiz mahbûbat fânidirler, beni bırakıp gidiyorlar; onlar beni bırakmadan evvel ben onları

demekle bırakıyorum. Yalnız sen bâkisin ve senin ibkan ile mevcûdât beka bulabildiğini bilip i’tikâd ederim. Öyle ise senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâka-i kalbe lâyık değiller.” demektir. İşte bu hâlette kalb, hadsiz mahbubatından vazgeçiyor. Hüsün ve cemâlleri üstünde fânilik damgasını görür, alâka-i kalbi keser. Eğer kesmezse, mahbubları adedince ma’nevî cerihalar oluyor. İkinci cümle olan

o hadsiz cerihalara hem merhem, hem tiryak oluyor. Yâni: “Mâdem sen bâkisin, yeter; herşeye bedelsin. Mâdem sen varsın; herşey var.” Evet mevcûdâtta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemâl, umûmîyetle Bâki-i Hakîki’nin hüsün ve ihsan ve kemâlâtının işârâtı ve çok perdelerden geçmiş zaîf gölgeleridir; belki cilve-i Esmâ-i Hüsnânın gölgelerinin gölgeleridir.

İKİNCİ NÜKTE: İnsanın fıtratında bekaya karşı gâyet şedid bir aşk var. Hatta her sevdiği şeyde kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi beka tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevâlini düşünse veya görse, derinden derine feryad eder. Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekadan gelen ağlamaların tercümanlarıdır... Eğer tevehhüm-ü beka olmazsa muhabbet edemez. Hatta denilebilir ki: Âlem-i bekanın ve ebedî Cennetin bir sebeb-i vücûdu, şu mâhiyet-i insaniyedeki o şiddetli aşk-ı bekadan çıkan gâyet kuvvetli arzuyu beka ve beka için fıtrî umûmî duâdır ki, Bâki-i Zülcelâl o şedid sarsılmaz fıtrî arzuyu, o te’sirli kuvvetli umûmî duâyı kabul etmiştir ki, fâni insanlar için baki bir âlemi halketmiş. Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtır-ı Kerîm, Hâlık-ı Rahîm, küçük midenin cüz’î arzusunu ve muvakkat bir beka için lîsan-ı hal ile duâsını hadsiz enva-ı mat’umat-ı lezîziyenin îcadıyla kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyac-ı fıtrîden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve küllî ve dâimî ve haklı ve hakîkatlı, kalli, hâlli, bekaya dâir gâyet kuvvetli duâsını kabul etmesin?

Dinle
-