Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânda Lâfza-i Celâlin tevâfukat-ı lâtifesindendir ki, bütün Kur’ân’da sahifenin âhirki satırın yukarı kısmında seksen lâfza-i Celâl, birbirine tevâfukla baktığı gibi, aşağıki kısımda da aynen seksen lâfza-i Celâl, birbirine tevâfukla bakar. Tam o âhirki satırın ortasında yine elli beş Lâfza-i Celâl, birbiri üstüne düşüp ittihad ederek güya elli beş lâfza-i Celâlden terekküb etmiş birtek lâfza-i Celâldir. Âhirki satırın başında yalnız ve ba’zı üç harfli kısa bir kelime fasıla ile yirmi beş tam tevâfukla tam ortadaki elli beşin tam tevâfukuna zammedilince seksen tevâfuk olup, o satırın nısf-ı evvelindeki seksen tevâfuka ve nısf-ı âhirdeki yine seksen tevâfuka tevâfuk ediyor. Acaba böyle lâtif, zarif, muntazam, mevzun, i’cazlı bu tevâfukat; nüktesiz, hikmetsiz olur mu? Hâşâ, olamaz. Belki o tevâfukatın ucuyla mühim bir define açılabilir.
SAİD NURSÎ
Kerâmet-i Gavsiye Risâlesidir. Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmûasında ve teksir Lem’alar mecmûasında neşredilmiştir.
Teksir Lem’alar mecmûasında neşredilmiştir.