in binler esrârından altı sırrına dâirdir.
İHTAR : Besmelenin Rahmet noktasında parlak bir nuru, sönük aklıma uzaktan göründü. Onu, kendi nefsim için nota sûretinde kaydetmek istedim. Ve yirmi otuz kadar sırlar ile, o nurun etrafında bir dâire çevirmek ile avlamak ve zabtetmek arzu ettim. Fakat maatteessüf şimdilik o arzuma tam muvaffak olamadım. Yirmi otuzdan, beş altıya indi.
“Ey insan!” dediğim vakit, nefsimi murad ediyorum. Bu ders kendi nefsime has iken, ruhan benimle münâsebetdar ve nefsi nefsimden daha hüşyar zâtlara belki medâr-ı istifâde olur niyetiyle, “On Dördüncü Lem’anın İkinci Makamı” olarak müdakkik kardeşlerimin tasviblerine havâle ediyorum. Bu ders akıldan ziyâde kalbe bakar, delilden ziyâde zevke nâzırdır.
Şu makamda birkaç sır zikredilecektir.
Birinci Sır: “Bismillâhirrahmanirrahîm”in bir cilvesini şöyle gördüm ki: Kâinat sîmâsında, arz sîmâsında ve insan sîmâsında bir biri içinde birbirinin nümûnesini gösteren üç Sikke-i Rubûbiyet var.
Biri: Kâinatın hey’et-i mecmûasındaki teavün, tesânüd, teanuk, tecâvübden tezâhür eden Sikke-i Kübrâ-i Ulûhiyyettir ki, “Bismillâh” ona bakıyor.
İkincisi: Küre-i Arz sîmasında nebâtat ve hayvânâtın tedbir ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden Sikke-i Kübrâ-yı Rahmaniyettir ki “Bismillâhirrahman” ona bakıyor.
Sonra insanın mâhiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re’fet ve dekaik-ı şefkat ve şuaât-ı Merhamet-i İlâhîyyeden tezâhür eden Sikke-i Ulyâ-i Rahîmiyettir ki “Bismillâhirrahmanirrahîm” deki “Errahîm”ona bakıyor.