Hâfız Tevfik ile gönderdiğiniz üç mes’eleye mülhidler eskiden beri ilişiyorlar.
Birincisi:
Âyetin ifade ettiği zâhir ma’nasına göre: Güneşin, hararetli ve çamurlu bir çeşme suyunda gurub ettiğini görmüş, diyor.
İkincisi: Sedd-i Zülkarneyn nerededir?
Üçüncüsü: Âhirzamanda Hazret-i İsa’nın (A.S.) geleceğine ve Deccalı öldüreceğine dâirdir.
Bu suallerin cevabları uzundur. Yalnız muhtasar bir işâretle deriz ki: Âyât-ı Kur’âniye, üslûb-u Arabiye üzerine ve zâhir nazara göre umûmun anlayacağı bir tarzda ifade ettiği için, çok def’a teşbih ve temsil sûretinde beyân ediyor.
İşte yâni: Güneşin, hararetli ve çamurlu bir çeşme gibi görünen Bahr-i Muhit-i Garbînin sâhilinde veya volkanlı, alevli, dumanlı dağın gözünde gurub ettiğini Zülkarneyn görmüş. Yâni: Zâhir nazarda Bahr-i Muhit-i Garbî’nin sevâhilinde, yazın şiddet-i hararetiyle etrafındaki bataklık hararetlenmiş, tebahhur ettiği bir zamanda o buhar arkasında büyük bir çeşme havzası sûretinde uzaktan Zülkarneyn’e görünen Bahr-i Muhitin bir kısmında Güneşin zâhirî gurubunu görmüş. Veya volkanlı, taş ve toprak ve maden sularını karıştırarak fışkıran bir dağın başında yeni açılmış ateşli gözünde, semavâtın gözü olan Güneşin gizlendiğini görmüş.
Evet Kur’ân-ı Hakîmin mu’cizane belâgat-ı ifadesi bu cümle ile çok mesâili ders veriyor. Evvelâ: Zülkarney’nin mağrib tarafına seyahatı, şiddet-i hararet zamanında ve bataklık tarafına ve Güneşin gurub avânına ve volkanlı bir dağın fışkırması vaktine tesadüf ettiğini beyân etmekle, Afrika’nın tamam istilâsı gibi çok ibretli mes’elelere işâret eder. Ma’lûmdur ki: Görünen hareket-i Şems, zâhirîdir ve Küre-i Arz’ın mahfî hareketine delildir; onu haber veriyor. Hakîkat-ı gurub murad değildir. Hem çeşme, teşbihtir. Uzaktan büyük bir deniz, küçük bir havuz gibi görünür.