Lemalar | Münacat | 367
(358-374)

Hem, bu muvakkat handa ve fâni misafirhânede ve kısa bir zamanda ve az bir ömürde, eşcar ve nebâtâtın elleriyle, bu kadar kıymetdar ihsanlar ve ni’metler ve bu kadar fevkalâde masraflar ve ikramlar işâret belki şehâdet eder ki: Misafirlerine burada böyle merhametler yapan kudretli, keremkâr Zât-ı Rahîm, bütün ettiği masrafı ve ihsanı, kendini sevdirmek ve tanıttırmak neticesinin aksiyle, yâni: Bütün mahlûkat tarafından; “bize tattırdı, fakat yedirmeden bizi idam etti.” dememek ve dedirmemek; ve Saltanat-ı Ulûhiyetini iskat etmemek; ve nihayetsiz rahmetini inkâr etmemek ve ettirmemek; ve bütün müştak dostlarını mahrumiyet cihetinde düşmanlara çevirmemek noktalarından, elbette ve her halde ebedî bir âlemde, ebedî bir memlekette, ebedî bırakacağı abdlerine, ebedî rahmet hazinelerinden, ebedî Cennetlerinde, ebedî ve Cennet’e lâyık bir sûrette meyvedar eşcar ve çiçekli nebatlar ihzar etmiştir. Buradakiler ise, müşterilere göstermek için nümûnelerdir.

Hem ağaçlar ve nebatlar, umumen yaprak ve çiçek ve meyvelerinin kelimeleriyle Seni takdis ve tesbih ve tahmid ettikleri gibi, o kelimelerden herbirisi dahi ayrıca Seni takdis eder. Husûsan meyvelerin bedi’ bir sûrette, etleri çok muhtelif, san’atları çok acib, çekirdekleri çok harika olarak yapılarak.. o yemek tablalarını ağaçların ellerine verip ve nebatların başlarına koyarak.. zîhayat misafirlerine göndermek cihetinde, lîsan-ı hal olan tesbihatları, zuhurca lîsan-ı kal derecesine çıkar. Bütün onlar Senin mülkünde, senin kuvvet ve kudretinle, Senin irade ve ihsanatınla, senin rahmet ve hikmetinle musahhardırlar.. ve Senin herbir emrine mutidirler.

Ey Şiddet-i Zuhurundan Gizlenmiş! Ve Ey Kibriya-yı Azametinden Tesettür Etmiş Olan Sâni-i Hakîm Ve Hâlık-ı Rahîm! Bütün eşcar ve nebâtâtın, bütün yaprak ve çiçek ve meyvelerin dilleriyle ve adediyle; seni kusurdan, aczden, şerikten takdis ederek hamd ü sena ederim.

Ey Fâtır-ı Kadîr! Ey Müdebbir-i Hakîm! Ey Mürebbi-i Rahîm! Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîm’in dersiyle anladım ve îman ettim ki; nasıl nebâtât ve eşcar Seni tanıyorlar, Senin Sıfât-ı Kudsiyeni ve Esmâ-i Hüsnânı bildiriyorlar.. öyle de:

Ses Yok