İşârâtü'l - İcâz | Mahiyeti Küfür | 64
(64-71)

Bu cümlenin mâkabliyle cihet-i nazmı:

Arkadaş! Cenâb-ı Hakk’ın sıfat-ı ezeliye âleminde biri celâli, diğeri cemâli iki türlü tecellisi vardır. Celâl ile Cemâl’in sıfat-ı ef’al âleminde tecellisinden; lütuf ve kahr, hüsün ve heybet tezahür eder. Ef’al âlemine tecelli edince; tahliye ile tahliye (tezyin ile tenzih) doğar. Âsâr ve a’mal âleminden âlem-i âhirete intiba edince; lütuf, Cennet ve nur olarak; kahr da, Cehennem ve nar olarak tecelli eder. Sonra âlem-i zikre in’ikas edince; biri hamd, diğeri tesbih olmak üzere iki kısma ayrılır. Sonra âlem-i kelâmda tecelli edince, kelâmın emir ve nehye taksimine sebeb olur. Sonra âlem-i irşâda intikal edince; irşâdı tergib ve terhib, tebşir ve inzara taksim eder. Sonra vicdana tecelli edince, reca ve havf husûle gelir. Sonra irşâdın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvâzene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara sülûk edilsin, havf ile de eğri yollara gidilmesin. Ne Allah’ın rahmetinden me’yus, ne de azabından emin olunsun.

İşte böylece teselsül eden şu hikmetten dolayı Kur’ân-ı Kerîm; aleddevam, tergibden sonra terhib ve ebrârı medhettikten sonra füccârı zemmetmiştir.

S- Bu cümle ile cümlesi arasında ne gibi bir fark vardır ki, orada atf var, burada yoktur?

C- Atfın hüsnü, münâsebetin hüsnüne bakar. Hüsnü münâsebet, her iki cümleden ta’kib edilen garaz ve maksadın bir olmasına mütevakkıftır. Halbuki oradaki maksad, burada yoktur. Burada birinci cümledeki maksad, Kur’ân’ın medhine incirar eden mü’minlerin medhidir. İkinci cümleden maksad, yalnız tahvif ve terhib için kâfirlerin zemmidir. Bu ise Kur’ân’ın medhiyle alâkadar değildir.

Sonra bu cümlenin ihtiva ettiği eczanın nazmında tezahür eden letâif cihetine bakalım:

ile mevkilere göre ifade ettikleri nüktelerden maada, belâgatça kıymetli sayılan iki nükteyi daha tazammun etmişlerdir ki;

Dinle
-