İkinci Suâl: Bir insan yılan sûretine girse, yâhut bir veli haydut kıyafetine girse, veyahut meşrûtiyet, istibdât şekline girse; ona taarruz edenlerin cezası nedir? Belki; hakîkaten onlar yılandırlar, haydutturlar ve istibdâttırlar.
Üçüncü Suâl: Acaba, müstebit yalnız bir şahıs mı olur? Müteaddit şahıslar müstebit olmaz mı? Bence “Kuvvet, kanunda olmalı” yoksa istibdât münkasim olmuş olur ve komitecilikle tam şiddetlenir.
Dördüncü Suâl: Bir ma’sûmu idam etmek mi, yoksa on câniyi afvetmek mi daha zarardır?
Beşinci Suâl: Maddî tazyikler, ehl-i meslek ve fikre galebe etmediği gibi, daha ziyâde nifak ve tefrika vermez mi?
Altıncı Suâl: Bir mâden-i hayat-ı içtimâîyemiz olan ittihâd-ı millet; ref-i imtiyazdan başka ne ile olur?
Yedinci Suâl: Müsavatı ihlâl ve yalnız ba’zılara tahsis ve haklarında kanunu tamamiyle tatbik etmek, zâhiren adalet iken, bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı? Hem de tebrie ve tahliye ile ma’sûmiyetleri tebeyyün eden ekser-i mahbusînin, belki yüzde sekseni ma’sûm iken, acaba; ekseriyet nokta-i nazarında bu hal hükümfermâ olsa, garaz ve fikr-i intikam olmaz mı? Dîvan-ı Harbe diyeceğim yok, ihbar edenler düşünsünler.
Sekizinci Suâl: Bir fırka kendisine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nokta-i asabiyesine dâima dokundura dokundura zorla herkesi meşrûtiyete muhalif gibi gösterse ve herkes de onların kendilerine taktığı ism-i meşrûtiyet altında olan muannit istibdâda ilişmiş ise, acaba kabahat kimdedir?
Dokuzuncu Suâl: Acaba, bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibâhe etse, sonra da zâyiat vuku bulsa, kabahat kimdedir?
Onuncu Suâl: Fikir ve söz hürriyeti verilse, sonra da muaheze olunsa, acaba biçâre milleti ateşe atmak için bir plân olmaz mı? Böyle olmasa idi, başka bahâneyle mevki-i tatbike konulacağı hayale gelmez mi idi?