— Bitlisliyim.
Rus polisi:
— Bu Tiflis’dir!
Bediüzzaman:
— Bitlis, Tiflis birbirinin kardeşidir.
Rus polisi:
— Ne demek?
Bediüzzaman:
— Asya’da Âlem-i İslâmda üç nur birbiri arkasında inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacakdır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek, ben de gelip burada medresemi yapacağım.
Rus polisi:
— Heyhat!.. Şaşarım senin ümidine?
Bediüzzaman:
— Ben de şaşarım senin aklına! Bu kışın devamına ihtimâl verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.
Rus polisi:
— İslâm, parça parça olmuş?
Bediüzzaman:
— Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadisinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahâdır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde tâlim ediyorlar. İlâ âhir...
Yâhu, şu asilzâde evlâd, şehadetnâmelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüç ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyyenin sırrını ilân edecektir.