Tarihçe-i Hayat | Altıncı Kısım - Emirdağ Hayatı | 464
(453-540)

Üstad süratli bir yazıya ve hüsn-ü hatta mâlik olmadığı için, Risâle-i Nur’un makbul, bereketli ve nurlu her günkü hizmetine, o da tashihatla iştirak ederdi. Saatlerce çalışır, yorulmak nedir bilmezdi. Nur hizmetlerinin ifası, Üstad için ma’nevî bir gıda hükmünde idi. Bilhassa şiddetli hastalıklı zamanında dahi çalışması görülüyordu. Hayat-ı içtimâîyeden çekilmiş olup kimse ile görüşmez, muhabereden de menedildiğinden, insanların cemâatlerinden gelen ünsiyet ve teselliden mahrum idi. Fakat o, bu yokluk içinde tükenmez bir varlığa kavuşmuştu. Rahmet-i İlâhîyye ona Nurları ihsan etmişti. Evlâd ü iyâl, mal-mülk, hiçbir şey ve yeryüzünde taht-ı temellükünde bir karış yeri yoktu. Yalnız bir Risâle-i Nur’u vardı. Her şeyi o idi. Sevinci, medâr-ı tesellisi o idi. Bütün isti’dâtları ile Nurlara müteveccih idi. Fıtrî vazîfesini, Nurların ders ve taallümü ile insanlara neşri biliyordu.

Üstadın sözlerindeki halâvet ve hitabındaki belâğat fevkalâdedir. Gezinti esnasında, rastladığı insanlar arasında her sınıf halk bulunduğu gibi, bilhassa dağlarda, kırlarda, ormanlarda ziraat ve ticaretle uğraşan halktan pek çoklariyle görüşmüş ve sohbet etmiştir. Üstadın geniş, küllî hizmet-i Kur’âniyyesinden sarf-ı nazar, faraza bütün meşgalesi ve hizmeti eğer sohbetine ve görüştüğü insanlara olan ders ve irşadına münhasır olsa dahi, yine emsalsiz denecek kadar büyük ve müessir bir hizmettir. Kendilerinin bu sahadaki hizmetleri, çok muazzamdır. Barla’da bulunduğu müddetçe talebeliğine, kardeşliğe ve âhiret hemşireliğine kabul ettiği erkek ve kadınlar gibi, Emirdağı ve civar köylerde de pek çok âhiret hemşireleri, talebeleri ve kardeşleri vardı. Bilhassa ma’sûm çocuklarla alâkadarlığı pek ziyâdedir.

Üstadın iffet ve istikametteki hudutsuzluğu, bilmüşahede sâbittir ve inkârı gayr-i kabildir. Hayatı boyunca, hanımlarla konuşmaktan, nazariyle dahi meşgul olmaktan şiddetle içtinap etmiştir. Bir mektubundan anlaşıldığı gibi; gençliğinde dahi iffet ve istikametin zirve-i müntehasında olduğu, onu yakından tanıyan ve hayatına âşina olanların müşahedeleriyle sâbittir.

Bütün ahali, Üstadın nümune-i imtisal iffet ve istikametini görerek, kendisine uhrevî ve ma’nevî alâkadarlık gösterirlerdi. Üstad, âhiret hemşireliğine kabul ettiği hanımlara ve ma’nevî evlât ve talebeleri addettiği ma’sûm çocuklara çok duâ ederdi.

Dinle
-