Tarihçe-i Hayat | Altıncı Kısım - Emirdağ Hayatı | 471
(453-540)

On adamın benden çekinmeleri yerine; on binler, belki yüz binler Müslüman, Risâle-i Nur’un dersine hiçbir mânie ehemmiyet vermeyerek devam ediyorlar. Hem bu memlekette, hem hariç âlem-i İslâm’da çok kuvvetli hakîkatları ve çok kıymetli faideleri için tam bir revaç ile intişar eden Risâle-i Nur’un binler nüshalarından herbiri, benim yerimde benden mükemmel konuşuyor. Benim susmamla, onlar susmaz ve susturulmazlar.

Hem, mâdem mahkemece isbat edilmiş ki; yirmi seneden beri siyasetle alâkamı kestiğim ve hiçbir emâre aksine zuhur etmediği halde elbette benimle görüşenden tevehhüm etmek pek ma’nasızdır.

* * *

(Kendi Kendime Hasb-ı Hal Nâmındaki Parçaya Lâhika olarak)

Adliye Vekiliyle ve Risâle-i Nur’la Alâkadar Mahkemelerin Hâkimleriyle Bir Hasb-i Haldir

Efendiler! Siz, ne için sebepsiz bizimle ve Risâle-i Nur’la uğraşıyorsunuz? Kat’iyyen size haber veriyorum ki: Ben ve Risâle-i Nur, sizinle değil mübareze, belki sizi düşünmek dahi vazîfemizin haricindedir. Çünkü: Risâle-i Nur ve hakîki şâkirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtiye gâyet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmağa çalışıyorlar. Şimdi bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ı muhal olarak o saadet ve selâmet hizmeti bir mübareze olsa da, kabirde toprak olmağa yüz tutanları alâkadar etmemek gerektir.

Evet, hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimâîyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra; dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden; şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtisi, seciye-i dîniye ve ahlâk-ı içtimâîye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz. Bin senedenberi bu fedakâr millet, bütün ruh u câniyle Kur’ânın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mâzisini dehşetli lekedar belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtînin eline elbette Risâle-i Nur gibi bir hakîkatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazîfe-i milliye ve vataniye bildiğimizden; bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz.

Dinle
-