Tarihçe-i Hayat | Altıncı Kısım - Emirdağ Hayatı | 468
(453-540)

                                                         KENDİ KENDİME BİR HASB-I HALDİR

Bu hasb-ı hali Ankara makamâtına işittirmeyi ıslahdan sonra sizin tensibinize havale ederim.

Hâkim, kendisi müddeî olsa, elbette “Kimden kime şekvâ edeyim, ben dahi şaştım,” benim gibi biçârelere dedirtir. Evet, şimdiki vaziyetim hapisten çok ziyâde sıkıntılıdır. Bir günü, bir ay haps-i münferid kadar beni sıkıyor. Bu gurbet ve ihtiyarlık ve hastalık ve yoksulluk ve zâfiyetle, kışın şiddeti içinde herşeyden men’edildim. Bir çocukla bir hastalıklı adamdan başka kimse ile görüşmem. Zaten ben, tam bir haps-i münferidde yirmi senedenberi azab çekiyorum. Bu halden fazla bana tecrid ve tarassutlariyle sıkıntı vermek ise, Gayretullaha dokunup, bir belâya vesile olmasından korkulur. Mahkemede dediğim gibi, nasılki dört def’a dehşetli zelzeleler, bize zulmen taarruzun aynı zamanında gelmesi gibi pek çok vukuat var... Hatta tahmin ederim ki; benim hukukumu muhafaza ve beni himaye etmek için çok güvendiğim Afyon Adliyesi, Denizli Mahkemesi’ndeki Risâle-i Nur hakkında müracaatıma bilâkis ehemmiyet vermedi, beni me’yus etti, adliyenin yangınına bir vesile oldu ihtimali var.

Ben derim ki: Benim hakkımda vicdanlı ve insaniyetli olan bu kazanın hükümeti, zabıta ve adliyesiyle beraber beni tam himaye etmek en ehemmiyetli bir vazîfesidir. Çünkü, yirmi senelik bütün eserlerimi ve mektublarımı üç adliye ve merkez-i hükümet dokuz ay tedkikten sonra beraatimize ve tahliyemize karar verdi. Fakat, ecnebi menfaati hesabına ve bu millet ve bu vatanın pek büyük zararına çalışan bir gizli komite bizim beraatimizi bozmak için, her tarafta, habbeyi kubbe yaparak bir kısım me’murları aleyhime evhamlandırdılar. Bir maksadları; benim sabrım tükensin, artık yeter dedirtsinler. Zaten onların şimdi benden kızdıklarının bir sebebi, sükûtumdur; dünyaya karışmamaktır. Âdeta ne için karışmıyorsun, tâ karışsın maksadımız yerine gelsin diyorlar...

Dinle
-