Tarihçe-i Hayat | Altıncı Kısım - Emirdağ Hayatı | 488
(453-540)

Ve herkes, müştak ve tâlib olduğu ve Risâle-i Nur’un intişarına, fütuhatına çok hizmet edeceğine o Risâle-i Nur şâkirdlerinin hasları müttefik oldukları ve senden kabul ettikleri büyük makamları kabul etmiyorsun? Şiddetle çekiniyorsun?”

Elcevap: Bu zamanda ehl-i îman öyle bir hakîkata muhtaçtırlar ki; kâinatta hiçbir şeye âlet ve tâbi ve basamak olamaz; ve hiç bir garaz ve maksad onu kirletemez; ve hiçbir şüphe ve felsefe onu mağlûb edemez bir tarzda îman hakîkatlarını ders versin. Umum ehl-i îmanın bin senedenberi teraküm etmiş dalâletlerin hücumuna karşı îmanları muhafaza edilsin.

İşte bu nokta içindir ki, dâhilî ve hâricî yardımcılara ve ehemmiyetli kuvvetlerine, Risâle-i Nur ehemmiyet vermiyor onları arayıp tâbi olmuyor.. tâ avâm-ı ehl-i îmanın nazarında, hayat-ı dünyeviyenin ba’zı gâyelerine basamak olmasın; ve doğrudan doğruya hayat-ı bâkıyeden başka hiçbir şeye âlet olmadığından, fevkalâde kuvveti ve hakîkatı, hücum eden şüpheleri ve tereddütleri izale eylesin.

Amma, ma’nevî ve makbul ve zararsız ve bütün ehl-i hakîkatın istedikleri nurânî makamlar ve uhrevî rütbelerden, hâlis kardeşlerimizden hüsn-ü zanla verilen ve ihlâsınıza zarar gelmediği halde eğer kabul etsen, reddedilmiyecek derecede senedler, hüccetler bulunduğu halde; sen, değil tevazu ve mahviyetle, belki şiddet ve hiddetle ve o makamı sana veren kardeşlerinin hatırını kırmakla o rütbelerden ve makamlardan kaçıyorsun?

Elcevap: Nasılki ehl-i hamiyet bir insan, dostların hayatını kurtarmak için kendini feda eder; öyle de, ehl-i îmanın hayat-ı ebediyelerini tehlikeli düşmanlardan muhafaza etmek için, lüzum olsa (hem lüzum var) kendim, değil yalnız lâyık olmadığım o makamları, belki hakîki hayât-ı ebediyenin makamlarını dahi feda etmeye, Risâle-i Nur’dan aldığım ders-i şefkat cihetiyle terkederim. Evet her vakit, husûsan bu zamanda ve bilhassa dalâletten gelen gaflet-i umûmîyede; siyaset ve felsefenin galebesinde; ve enaniyet ve hodfuruşluğun heyecanlı asrında büyük makamlar herşey’i kendine tâbi ve basamak yapar. Hatta dünyevî makamlar için dahi mukaddesatını âlet yapar.

Dinle
-