Îman ve Küfür | Onyedinci Söz | 86
(72-92)

Bir matlûb ki, gurubda gaybûbet etmiye mahkûmdur; kalbin alâkasına, fikrin merakına değmiyor. Âmâle merci olamıyor. Arkasında gam ve kederle teessüf etmiye lâyık değildir. Nerede kaldı ki kalb ona perestiş etsin ve ona bağlansın kalsın.

Bir maksud ki, fenada mahvoluyor; o maksudu istemem. Çünki, fâniyim, fâni olanı istemem; neyleyeyim?..

Bir mabud ki, zevalde defnoluyor; onu çağırmam, ona iltica etmem. Çünki nihayetsiz muhtacım ve âcizim. Âciz olan, benim pek büyük derdlerime deva bulamaz. Ebedî yaralarıma merhem süremez. Zevalden kendini kurtaramayan nasıl mâbud olur?

Evet zâhire mübtelâ olan akıl, şu keşmekeş kâinatta perestiş ettiği şeylerin zevalini görmek ile me’yûsâne feryad eder ve bâkî bir mahbubu arayan ruh dahi

feryâdını ilân ediyor.

İstemem, arzu etmem, takat getirmem müfarakatı...

Ses Yok