Siracınnûr | Yirmialtıncı Lema | 57
(45-86)

Berzâh âlemine göçmüş kafile-i ahbaba kavuşmaktır. Ve hâkezâ bunlar gibi hakîkatlar ile ölümün hakîki güzel sîmasını gördüm. Korkarak değil, belki bir cihetle müştâkane mevtin yüzüne baktım. Ehl-i tarîkatca rabıta-i mevtin bir sırrını anladım.

Sonra herkesi zevâliyle ağlatan ve herkesi kendine meftun ve müştak eden ve günah ve gaflet ile geçen ve geçmiş gençliğime baktım; o güzel süslü çarşafı (elbisesi) içinde, gâyet çirkin, sarhoş, sersem bir yüz gördüm. Eğer mâhiyetini bilmeseydim birkaç sene beni sarhoş edip güldürmesine bedel, yüz sene dünyada kalsam beni ağlattıracaktı. Nasılki öylelerden birisi ağlayarak demiş:

Yâni: “Keşki gençliğim bir gün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma ne kadar hazin haller getirdiğini ona şekva edip söyleyecektim.”

Evet, bu zât gibi gençliğin mâhiyetini bilmeyen ihtiyarlar, gençliklerini düşünüp, teessüf ve tahassürle ağlıyorlar... Halbuki gençlik, eğer ehl-i kalb, ehl-i huzur ve aklı başında ve kalbi yerinde bulunan mü’minlerde olsa, ibâdete ve hayrata ve ticaret-i uhreviyeye sarfedilse; en kuvvetli bir vesîle-i ticaret; ve güzel ve şirin bir vâsıta-i hayrattır. Ve o gençlik, vazife-i dîniyesini bilip sû-i isti’mal etmeyenlere; kıymetdar, zevkli bir ni’met-i İlâhîyyedir.

Eğer istikamet, iffet, takvâ beraber olmazsa; çok tehlikeleri var. Taşkınlıklariyle, saadet-i ebediyesini ve hayat-ı uhreviyesini zedeler, belki hayat-ı dünyeviyesini de berbad eder. Belki bir iki sene gençlik zevkine bedel, ihtiyarlıkta çok seneler gam ve keder çeker.

Mâdem ekser insanlarda gençlik zararlı düşüyor... biz ihtiyarlar ALLAH’a şükretmeliyiz ki, gençlik tehlikelerinden ve zararlarından kurtulduk. Herşey gibi, elbette gençliğin dahi lezzetleri gidecek. Eğer ibâdete ve hayra sarfedilmiş ise; o gençliğin meyveleri onun yerinde bâki kalıp, hayat-ı ebediyede bir gençlik kazanmasına vesîle olur.

Sonra ekser nâsın âşık ve mübtelâ olduğu dünyaya baktım. Nûr-u Kur’ân ile gördüm ki; birbiri içinde üç küllî dünya var.

Ses Yok