Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 208
(180-248)

Mâdem maksadımız îman ve âhirettir. Ehl-i dünya ile mübareze değil. Ve mâdem, o pek cüz’î ve yalnız bir iki risâleye mahsus ilişmek kasdî değil, belki maksadımıza yürürken onlara çarpmışız. Elbette bir garaz-ı siyasî ma’nasında olamaz.

Ve mâdem imkânat başkadır, vukuat başkadır. (Hakkımızda âsâyişe zarar yapmış değil, yapabilir diye ittiham ediyor). Herkesin bir adamı öldürebilir diye, ittihamı gibi ma’nasız bir ittihamdır.

Ve mâdem yirmi sene müddetinde, yirmi binler adamda ve binler nüshalar ve mektuplarda hem Eskişehir ve hem Kastamonu ve hem Isparta şiddetli tetkik ve tahharrilerde, hakîki bir suç teşkiledecek maddeleri bulamadılar.

Ve Eskişehir Mahkemesi birşey bulamadığından mecbûriyetle, bir lâstikli kanun maddesinden bizi mes’ul ettiği gibi, bütün dîni dersini vereni dahi mes’ul eder bir tarzda, yüz adamdan on beş adama altışar ay ceza verebildi.

Acaba bizim gibi bir adamın sizden olsa, bir senede yirmi mahrem mektupları bu tarzda tetkik edilse, onu mesul ve mahcup edecek yirmi cümle bulunmaz mı? Halbuki, bizde yirmi bin adamdan, yirmi bin nüsha ve mektuplarda, hakîki mesul edecek yirmi cümle bulamadıklarından gösteriyor ki: Risâle-i Nur’un hedefi, doğrudan doğruya âhirettir. Dünya ile alışverişi yoktur.

Üçüncü esas: Denizli Mahkemesinin insaflı müddeiumumusinin, başka yerlerde insafsız ve sathî zabıtnâmelerine binâen, iddianâmede kaydettiği maddeler ve tarihsiz mektuplar, hem yirmi ve on beş ve on sene zarfındaki muhaberelerden ve kat’i cevabı, üçüncü esasta ve istidamın ikinci sualinde bulunan Beşinci Şuâdan, o yüz otuz risâlelerin yalnız dört beş risâlelerinden ve Eskişehir mahkemesinin tetkikinden geçen ve cezasını çektiren ve af kanunları gören mektuplar ve risâlelerden ittihamımıza medâr ba’zı bahâneler var.

Acaba: Otuz bir Mart hâdisesinde, (Bâb-ı Seraskerîde ve Şeyhü’l-İslâm ve ulemâyı dinlemeyen) sekiz taburu bir nutukla itaate getiren bir adam, sekiz sene zarfında (Zabıtnâmelere göre) çalışmış, Kastamonuda yalnız beş adamı iğfal edebilmiş, denilebilir mi?

Ses Yok