Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 211
(180-248)

Ve biz onların bir hakîkatını, dünya saltanatına değiştirmeyiz, ve bilfiil öyleyiz. Bu da’vanın emâreleri, yirmi senede binlerdir. Mâdem böyledir. Ben ve biz bütün kuvvetimizle deriz.


Said Nursî


Efendiler;

Size kat’i haber veriyorum ki; buradaki zâtların, bizimle ve Risâle-i Nur’la münâsebeti olmayan veya az bulunanlardan başka, istediğiniz kadar hakîki kardeşlerim ve hakîkat yolunda hakîkatlı arkadaşlarım var. Biz, Risâle-i Nur’un keşfiyat-ı kat’iyesiyle, iki kere iki dört eder derecesinde, sarsılmaz bir kanaatle bilmişiz ki: Ölüm bizim için, sırr-ı Kur’ân ile, îdam-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrilmiş; ve bize muhalif ve dalâlette gidenler için, o kat’i ölüm, ya î’dam-ı ebedîdir. (Eğer âhirete kat’i îmanı yoksa), veya ebedî karanlıklı haps-i münferiddir (Eğer âhirete inansa ve sefahet ve dalâlette gitmiş ise.)

Acaba dünyada bu mes’eleden daha büyük, daha ehemmiyetli bir mes’ele-i insaniye var mı ki, bu ona âlet olsun? Sizden soruyorum. Mâdem yoktur ve olamaz, neden bizimle uğraşıyorsunuz?

Biz, en ağır cezanıza karşı kendimizi, âlem-i nura gitmek için, bir terhis tezkeresini alıyoruz diye kemâl-i metanetle bekliyoruz. Fakat bizi reddedip, dalâlet hesabına mahkûm edenleri, sizi bu mecliste gördüğümüz gibi, îdam-ı ebedî ile ve haps-i münferidle mahkûm ve pek yakın bir zamanda, o dehşetli cezayı çekeceklerini müşahade derecesinde biliyoruz, belki görüyoruz. Onlara insaniyet damarıyla cidden acıyoruz.

Bu kat’i ve ehemmiyetli hakîkatı isbat etmeye ve en mütemerridleri dahi ilzam etmeye hazırım. Değil vukufsuz, garazkâr, ma’nevîyatta behresiz, ehl-i vukufa karşı, belki en büyük âlim ve feylesoflarınıza karşı, gündüz gibi isbat etmezsem, her cezaya razıyım.

Ses Yok