Bir zaman Kastamonu’da “Hâlıkımızı bize tanıttır” diyen lise talebelerine sâbık Altıncı Mes’ele’de mekteb fünununun dilleriyle verdiğim dersi, Denizli Hapishânesi’nde benimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-ı îmaniye aldıklarından âhirete bir iştiyak hissedip, “Bize âhiretimizi de tam bildir. Tâ ki: Nefsimiz ve zamanın şeytanları bizi yoldan çıkarmasın, daha böyle hapislere sokmasın.” dediler. Ve Denizli Hapsindeki Risâle-i Nur şâkirdlerinin ve sâbıkan Altıncı Mes’eleyi okuyanların arzuları ile âhiret rüknünün dahi bir hülâsasının beyânı lâzım geldi. Ben de Risâle-i Nur’dan bir kısacık hülâsa ile derim:
Nasıl ki, Altıncı Mes’ele’de biz Hâlıkımızı arzdan, semâvâttan sorduk; onlar fenlerin dilleri ile Güneş gibi Hâlıkımızı bize tanıttırdılar.