Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 349
(323-383)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sizin hapis meyveleriniz, benim nazarımda firdevs meyveleri gibi hoştur, kıymetlidir. Benim sizler hakkında büyük ümidlerimi ve dâvalarımı tasdik ve tahkik ettiği gibi, tesânüdün kuvvetini pek güzel gösterdi. O mübârek kalemler birleştikçe, üç-dört eliflerin birleşmesi gibi üç-dört yüz kıymetini bu kadar ağır tazyikat altında izhâr eyledi. Ve bu müşevveş şerâit içinde vahdetinizi muhafaza eden halet-i ruhiye, dünkü dâvamı isbat ediyor. Evet -temsilde hata yok- nasılki büyük bir veli, küçük bir ashab kadar hizmet-i İslâmiyede Ehl-i Sünnetce mevki almadığı gibi, aynen öyle de: “Bu zamanda hizmet-i îmaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesânüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, bir veliden ziyâde mevki alıyor.” diye kanâatım gelmiş ve siz dâima bu kanaatımı takviye ediyorsunuz. Cenâb-ı Hak, sizlerden ebediyen râzı olsun, âmîn!

* * *

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

“Meyve Risâlesi” çok ehemmiyetli ve çok kıymetlidir. Ümid ederim, bir zaman büyük fütühat yapacak. Sizler tam kıymetini anlamışsınız ki, bu dershâneyi derssiz bırakmadınız. Ben, kendi hesabıma derim: Bu kadar zahmet ve masrafımızın meyvesi; yalnız bu risâle ve “Müdâfaa Risâlesi” ve sizler ile beraber bir yerde bulunmak dahi olsa; o masraf, o zahmeti hiçe indirir ve bu musîbetin on mislini de çeksem yine ucuz düşer.

Çok tecrübelerle ve bilhassa bu sıkı ve sıkıntılı hapiste kat’i kanaatım gelmiş ki: Risâle-i Nur ile kıraeten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir. Meşgul olmadığım zaman o musîbet tezâuf edip lüzumsuz şeylerle beni müteessir eder.

Dinle
-