Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 375
(323-383)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!


sırriyle, bu mes’elemizin te’hiri hayırdır. Çünkü bütün mekteblerde ve dâirelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, âlem-i İslâma ve istikbâle pek elîm ve acı bir te’siri olacaktı. Şimdi ihtiyarımızın haricinde onun mahiyeti ne olduğunu, en başta ve en ziyâde alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine kat’i hüccetler gösteren ve isbat eden Risâle-i Nur geçmesi, kemâl-i merak ve dikkatle okunması öyle bir hâdisedir ki; bizler gibi binler adam hapse girse, hatta i’dâm olsalar, Din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur. Hiç olmazsa küfr-ü mutlaktan ve irtidaddan en mütemerridleri bir derece kurtarır, meşkuk bir küfre çıkarır, mağrûrâne ve cür’etkârâne tecavüzlerini tâdil eder. Mahkemede son söz olarak yüzlerine söylediğim bu cümle: “Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakîkata, başımız dahi feda olsun” ile, bizim nihayete kadar sebat edeceğimizi dava etmişiz. Bu davadan vazgeçilmez. İçinizde vazgeçecek yok ümid ediyorum. Mâdem şimdiye kadar sabrettiniz, “Daha kısmetimiz ve vazifemiz bitmedi” diye tahammül ve sabrediniz. Her halde “Meyve”deki kat’i hüccetler ile kabil-i inkâr olmayan i’dâm-ı ebedî ve nihayetsiz haps-i münferid mesleğini müdâfaa etmek için Risâle-i Nur’a karşı anûdâne hareket edilmeyecek, belki musalaha veya mütareke çâresi aranılacak.



* * *

Ses Yok