Şualar | OnDördüncü Şuâ | 418
(384-508)

“Dini âlet ederek emniyeti ihlâle halkı teşvik ediyor” diye makam-ı iddia onları ittiham etmesi, değil nev’-i beşeri belki zemini de hiddete getirip o ittihamı reddeder. Her ne ise.. daha fazla söylemeye lüzum görmüyorum. İddianameden evvel yazılan itirazname ve tetimmesi ona bir cevabımızdır.


Afyon Cezaevinde Mevkuf
Said Nursî


* * *

BAŞBAKANLIĞA, ADLİYE BAKANLIĞINA,
DÂHİLİYE BAKANLIĞINA

Hürriyet ilânını, Birinci Harb-i Umûmîyi, mütareke zamanlarını, Millî Hükümetin ilk teşekkülünü ve Cumhuriyet zamanını birden derkeden bütün hükümet ricâli, beni pek iyi tanırlar. Bununla beraber, müsaadenizle hayatıma bir sinema şeridi gibi sizinle beraber göz gezdirelim.

Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben; talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücadele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhîye ile mağlub ede ede İstanbul’a kadar geldim. İstanbul’da bu âfetli şöhret içinde mücadele ederek nihayet rakiblerimin ifsadatıyla merhum Sultan Abdülhamid’in emriyle tımarhâneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilâniyle ve “Otuzbir Mart Vak’ası”ndaki hizmetlerimle “İttihad ve Terakki” hükümetinin nazar-ı dikkatini celbettim. Câmi-ül Ezher gibi “Medreset-üz Zehra” nâmında bir İslâm üniversitesinin Van’da açılması teklifi ile karşılaştım. Hatta temelini attım. Birinci harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde, Bitlis’te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul’a geldim. “Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye” ye a’za oldum. Mütareke zamanında, istila kuvvetlerine karşı bütün mevcûdiyetimle İstanbul’da çalıştım. Millî hükümetin galibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara hükümetince takdir edilerek Van’da üniversite açmak teklifi tekrarlandı.

Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hâli idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılâhıma göre “Eski Said”i gömdüm.

Ses Yok