Şualar | OnDördüncü Şuâ | 421
(384-508)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu dünyada husûsan bu zamanda, husûsan musîbete düşenlere ve bilhassa Nur şâkirdlerindeki dehşetli sıkıntılara ve me’yusiyetlere karşı en te’sirli çâre, birbirine teselli ve ferah vermek ve kuvve-i ma’nevîyesini takviye etmek ve fedâkâr hakîki kardeş gibi birbirinin gam ve hüzün ve sıkıntılarına merhem sürmek ve tam şefkatle kederli kalbini okşamaktır. Mâbeynimizdeki hakîki ve uhrevî uhuvvet, gücenmek ve tarafgirlik kaldırmaz. Mâdem ben size bütün kuvvetimle itimad edip bel bağlamışım ve sizin için, değil yalnız istirahatımı ve haysiyetimi ve şerefimi, belki sevinçle ruhumu da feda etmeğe karar verdiğimi bilirsiniz...belki de görüyorsunuz. Hatta kasemle te’min ederim ki: Sekiz gündür Nur’un iki rüknü zâhirî birbirine nazlanmak ve teselli yerine hüzün vermek olan ehemmiyetsiz hâdisenin, bu sırada benim kalbime verdiği azab cihetiyle, “Eyvah! eyvah! El’aman, El’aman! Ya Erhamerrâhimîn meded! Bizi muhafaza eyle, bizi cin ve insî şeytanların şerrinden kurtar, kardeşlerimin kalblerini birbirine tam sadâkat ve muhabbet ve uhuvvet ve şefkatle doldur.” diye hem ruhum, hem kalbim, hem aklım feryad edip ağladılar.

Ey demir gibi sarsılmaz kardeşlerim! Bana yardım ediniz. Mes’elemiz çok nâziktir. Ben sizlere çok güveniyordum ki, bütün vazifelerimi şahs-ı ma’nevînize bırakmıştım. Siz de, bütün kuvvetinizle benim imdâdıma koşmanız lâzım geliyor. Gerçi hâdise pek cüz’î ve geçici ve küçük idi. Fakat saatimizin zenbereğine ve gözümüzün hadekasına gelen bir saç, bir zerrecik dahi incitir. Ve bu noktada ehemmiyetlidir ki, maddî üç patlak ve ma’nevî üç müşahedeler tam tamına haber verdiler.

Said Nursî


* * *
Ses Yok