Şualar | OnDördüncü Şuâ | 425
(384-508)

Yoksa bu zamanda baruta ateş atmak gibi hem yüz biçâre mahpuslara, hem Nur’un ma’sûm talebelerine, hem bu Afyon memleketine; ehemmiyetli zahmetlere, sarsıntılara, belki memlekete giren ecnebi komitesi parmaklarının ilişmesine bir vesile olur. Mâdem bizler onların hatırları için kader-i İlâhîyle buraya girdik ve bir kısmımız onların saadeti ve ma’nevî rahatları için buradan çıkmak istemiyoruz ve istirahatımızı onlar için feda edip her sıkıntıya sabır ve tahammül ediyoruz; elbette o yeni kardeşlerimiz dahi Denizli mahpusları gibi, kardeşliğimiz hatırı için, Şaban ve Ramazan hürmetine birbirine küsmemek ve kardeş olup barışmak lâzım ve elzemdir. Zâten biz ve ben, onları Nur talebeleri dâiresinde biliriz ve duâlarımıza girmişler.


Said Nursî


* * *


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ:


sırriyle, inşâallah mahkememizin te’hirinde ve tahliye olan kardeşlerimizin yine mahkeme gününde burada bulunmalarında büyük hayırlar var.

Evet, Risâle-i Nur’un mes’elesi; âlem-i İslâmda, husûsan bu memlekette küllî bir ehemmiyeti bulunduğundan böyle heyecanlı toplamalar ile umumun nazar-ı dikkatini Nur hakîkatlarına celbetmek lâzımdır ki, ümidimizin ve ihtiyatımızın ve gizlememizin ve muarızların küçültmelerinin fevkinde ve ihtiyarımızın haricinde böyle şa’şaa ile Risâle-i Nur kendi derslerini dost ve düşmana âşikâren veriyor. En mahrem sırlarını en nâmahremlere çekinmeyerek gösteriyor. Mâdem hakîkat budur, biz küçücük sıkıntılarımızı kinin gibi bir acı ilâç bilip sabır ve şükretmeliyiz, “Yâhu bu da geçer” demeliyiz.

Ses Yok