Şualar | OnDördüncü Şuâ | 449
(384-508)

üç-dört eleklerle elenmek; hâlîsane, sırf hak ve hakîkat nâmına olan hizmetinize pekçok lüzumu vardı ki; kader-i İlâhî ve inâyet-i Rabbânîye müsaade ediyor. Çünkü böyle meydan-ı imtihanda inadçı ve bahâneci insafsız muarızların karşısında teşhir edilmesinden herkes anladı ki; hiç bir hile, hiç bir enâniyet, hiçbir garaz, hiçbir dünyevî, uhrevî ve şahsî menfaat karışmayarak, tam hâlis, hak ve hakîkattan geliyor. Eğer perde altında kalsaydı, çok ma’nalar verilebilirdi. Daha avam-ı ehl-i îman itimad etmezdi. “Belki bizi kandırırlar” der ve havas kısmı dahi vesvese ederdi. Belki ba’zı ehl-i makamat gibi kendilerini satmak, itimad kazanmak için böyle yapıyorlar diye daha tam kanaat etmezlerdi. Şimdi imtihandan sonra, en muannid vesveseli dahi teslime mecbûr oluyor. Zahmetiniz bir, kârınız bindir. İnşâallah.


Said Nursî


* * *


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Esâretimdeki hâdisenin gazete ile ilânı, şiddetli yasaklarla ahaliyi her tarafta bizden kaçırmağa çalışmakla beraber teveccüh-ü âmmeyi ziyâdeleştirmiş. Bize, husûsan şahsıma ihânet etmeğe tarafdar üç resmî adam dün avluda demişler: “Said pencereden göründüğü vakit ahali toplanıp ona bakıyor, pencerede durmasın. Yoksa koğuşunu değiştiriniz.” diye baş gardiyan söyledi. Hiç merak etmeyiniz. Ben her sıkıntıya tahammüle karar vermişim. Duânız bereketiyle inşâallah sıkıntılar sevinçlere dönecekler.

O esâret hâdisesi aslı doğrudur. Fakat, şâhidim olmadığından tafsilen beyân etmemiştim. Yalnız bir manga beni i’dâm etmek için geldiğini bilmiyordum, sonra anladım. Ve Rus Kumandanı tarziye için Rusça birşeyler söyledi, ben bilmedim.

Ses Yok