Kardeşlerim!
Hem benim iştiham kesildiği, hem hediye bana dokunduğu için benim hisseme düşen üç parça yağ ve bir sepet üzüm ve bir kese elma ve iki paket çay ve şekeri size gönderdim. Ben sizlere teberrük verecektim. Fakat sordum, sizinki de var. Hem ben onların fiatıyla yoğurt, yumurta, ekmek gibi şeyleri alacağım, tâ Medreset-üz-Zehra benden gücenmesin, “Teberrükümü yemedi.” Hem muhtâca, hem bir parça ucuz, hem lâyıklara satınız ki; iki cihetle Medreset-üz-Zehra ve şubelerinin hediyeleri tam mübârek, hem bana, hem alanlara ilâçlı bir teberrük olsun. Husrev nezaretçi ve Ceylan, Hıfzı satıcı olsun.
Said Nursî
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvelâ: Hakkımda gazete münâsebetiyle şimdi ihtar edildi ki: Rus’un cebbar bir kumandanı, gösterdiğin izzet-i îmaniye karşısında hiddetini bırakıp tarziye verdiği halde.. Risâle-i Nur’un gâyet kuvvetli, şahsımın yüz derece fevkinde hâlîsâne salâbet-i îmaniye derslerini gören resmî me’murlar kalben insafa gelmezler ve inadında devam etseler; elbette Cehennem’den başka hiç bir ceza onları temizlemez. Muvakkat bir ömürde bu azîm hatanın cezası yerleşmez. Çünkü, bir yağ bozulsa, daha yenilmez. Süt, yoğurt gibi değil. İnşâallah Nurlar onların çoğunu bozulmadan kurtarmış.
Sâniyen: Mehmed Feyzi Bedriye’ye yazsın ki, ben onun mektubunda bulunan bütünleri duâma dâhil ediyorum, onlar da bana duâ etsinler.
Said Nursî