[1948 senesinde açılan Afyon Mahkemesinde, birinci def’a hüküm verilip nihayet umum Nur Risâlelerinin iâdesiyle neticelenen ve başlangıçta idam plânlarıyla propagandalar yapılan bir mahkemede Risâle-i Nur talebelerinin müdâfaatıdır.]
Nur şâkirdlerinin, hâlis ve sırf uhrevî, Nurlara ve tercümanına karşı alâkalarına dünyevî ve siyasî cemiyet nâmını verip onları mes’ul etmeğe çalışanların ne kadar hakîkattan ve adâletten uzak düştüklerine karşı, üç mahkemenin o cihette beraat vermesiyle beraber, deriz ki:
Hayat-ı içtimâîye-i insaniyenin, husûsan millet-i İslâmiyenin üss-ül esası; akrabalar içinde samîmâne muhabbet ve kabile ve taifeler içinde alâkadarane irtibat ve İslâmiyet milliyeti ile mü’min kardeşlerine karşı ma’nevî muavenetkârane bir uhuvvet ve kendi cinsi ve milletine karşı fedakârâne bir alâka ve hayat-ı ebediyesini kurtaran Kur’ân hakîkatlarına ve nâşirlerine sarsılmaz bir râbıta ve iltizam ve bağlılık gibi hayat-ı içtimâîyeyi esasiyle te’min eden bu rabıtaları inkâr etmekle.. ve şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumu saçan ve nesil ve milliyeti mahveden ve herkesin çocuklarını kendine alıp karabet ve milliyeti izale eden ve medeniyet-i beşeriyeyi ve hayat-ı içtimâîyeyi bütün bütün bozmağa yol açan kızıl tehlikeyi kabul etmekle ancak Nur şâkirdlerine medâr-ı mes’uliyet cemiyet nâmını verebilir.
Onun için Nur şâkirdleri çekinmeyerek Kur’ân hakîkatlarına karşı alâkalarını ve uhrevî kardeşlerine karşı sarsılmaz irtibatlarını izhar ediyorlar. O uhuvvet sebebi ile gelen her bir cezayı memnuniyetle kabul ettiklerini ve hakîkat-ı hali olduğu gibi mahkeme-i âdilenize itiraf ediyorlar. Hile ile, dalkavukluk ile yalanlarla kendilerini müdâfaa etmeğe tenezzül etmiyorlar.
Mevkuf
Said Nursî