Şualar | OnDördüncü Şuâ | 480
(384-508)

Savcının evvelen; “Nur talebeleri bir cemiyet değildir.” diye kanun dâiresindeki tam görüş ve isabetle verdiği hükmü, biraz sonra her nedense “cemiyettir” diye iddia etmesi bir tenakuzdur. Elbette hükümsüzdür. Hey’et-i Hâkimenin gâyet açık olan bu hakîkatı idrak ederek “Gizli cemiyet yoktur.” diye karar vereceğinden emin bulunmaktayız.

Sayın Hâkimler! Teessür ve ızdırab karşısında kalbden bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım gelir.

İşte sizin vereceğiniz beraat kararı; İslâm gençliğinin, İslâm dünyasının bu dehşetli âfetten te’sirli bir şekilde kurtulmasına sebeb olacaktır. Ve beni Bediüzzaman ve onun eserlerine kopmaz bir bağla bağlayan saikten biri de budur.

Risâle-i Nur’un serbestiyetine vereceğiniz beraat kararı, bütün Türk Gençliğini ve bütün müslümanları dinsizlik fecaatinden kurtaracaktır. Zîrâ yüksek hakîkatlar hazinesi olan Risâle-i Nur, hiç şeksiz ve şübhesiz elbette bir gün olup bütün dünya âleminde tanınacaktır.

Bu itibarla sizler insanlığın takdirine mazhar olacaksınız. Sizin vereceğiniz beraat kararı; hâl ve istikbâlde nesilleri minnetdâr ve müteşekkir edecek ve Risâle-i Nur okunup azîm faidelere nâil olundukça takdirle yâdedileceksiniz.

Sakın zannetmeyiniz ki, samimî olarak söylediğim bu sözlerimle riyakârlık yapılıyor. Aslâ ve kat’iyyen!.. Çünkü Bediüzzaman’ın mahkemesinde hiçbir kimseden korkmuyorum, çekinmiyorum.

Yalnız pek kısa olarak müsaadenizle şu kadarcık arzediyorum ki: Savcı, bu mübârek vatanda masonluk, komünistliği fevkalâde faikiyetle önlemek çâresi olan ve önlemekte olan Risâle-i Nur’a ve müellifine ve okuyucularına öyle şenî’ ithamlarda bulunmakta devam eder ve o tamamen hatalı ithamlarından vazgeçmezse, hissiyata kapılarak aleyhdarlık ederse; komünistlik ve farmasonluğu desteklemiş olur ve ithamlara hakîki hedef olan muzır dinsizlerin türemesine yardım etmiş olur.

* * *
Ses Yok