3— “Bediüzzaman’ın resimlerini mukaddes bir şey imiş gibi taşımak ve mektûbâtını toplamak ve mektublaşmak.” diye olan sebeb-i ittihama gelince: Hayat-ı ma’nevîye ve bâkiyemi i’dâmdan kurtarmağa ve maddî hayatın lezzet ve saadetini tattırmağa ve benim gibi binlerle ferdlerin îmanlarının kurtulmasına eserleriyle vesile olan bir âlim-i küll ve bir müellif-i muhteremin, değil basit bir resmini taşımak; altın ve mücevheratla süsleyerek taşımak ve ona tebrik ve mektub göndermek ve onu sevenlerle tanışmak beşeriyetin her ferdi gibi benim de bir hakkımdır. Bu hukukumun bir suç konusu olacağını zannetmiyor ve son söz olarak diyorum ki: Vatan ve millete ve insanlık câmiasına hizmet edebilmek için, (Hakîm kimdir? Başına gelen.) fehvasınca iki vilâyetin ve birçok kazaların zabıtasının dahi şehâdet edebileceği şekilde; serserilikten, şahıslarını bu Nur Risâleleriyle kurtarıp başkalarını da kurtarmağa vesile olan Nur şâkirdlerinin uzun senelerden beri bu vatan ve millete, bu vatandaki idareye yaptıkları vatanî hizmet binlerle kişilik zabıta kuvvetinin hizmetinden hakîkatta daha mühim iken ve takdire ve iltifata daha lâyık iken su’-i tefsire uğratılarak âdeta bir ecnebi rejimi hesabına kasden hareket eder gibi bizleri tevkif ve muhakemelere verip işimizi, gücümüzü ayaklar altında bırakmak ve biçâre evlâd ve iyâlimizi perişan edip ağlatmak hangi demokrasi kanunlarıyla, hangi yeminli ve yüminli âdil hâkimlerin vicdanî ve âdilane kararlarıyla kabil-i te’liftir? Mahkemenizden ve vicdanınızdan soruyorum. Ve büyük ve âdil Türk Milleti ve onun âlî meclisi nâmına icra-yı adâlet eden muhterem mahkemenizden, pekçok fevâidi ve menâfii meydanda olup inkâr edemediğimiz bu eserlerin serbestiyetini ve bizim de beraatimizi taleb ediyorum.
Afyon Cezaevinde mevkuf Safranbolulu
Mustafa Osman